
Bir süre önce İzmir’de göreve başlayan ve bundan büyük onur duyduğunu ifade eden Alman Başkonsolosu Dr. Detlev Wotler ile İzmir ve İzmir’deki Türk-Alman işbirlikleri hakkında konuştuk.
Ağustos ayında İzmir’de Almanya Başkonsolosu olarak göreve başlayan Dr. Detlev Wotler, Başkonsolosluk ekibiyle birlikte Türkiye ile Almanya arasındaki ikili ilişkileri yetki bölgesinde ellerinden geldiğince geliştirmeye ve güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi.
Evli ve iki çocuk babası olan Wolter, Moskova, Riyad, Maputo, Encemine gibi şehirlerde başkonsolosluk ve Avrupa Birliği Brüksel Daimi Temsilciliği, Birleşmiş Milletler New York Daimi Temsilciliği ve daha birçok görevi yerine getirdi.
Türkiye- Almanya ikili ilişkilerinin kültürel ve ekonomik zenginlikler barındıran İzmir ve çevresinde geleneksel tarihi ve güçlü ticari ilişkiler gibi çok geniş ve çeşitli bir zemine dayandığını dile getiren Alman Başkonsolosu Dr. Detlev Wolter ile sıcak bir sohbet gerçekleştirdik.

İzmir’de yeni görev yapmaya başladınız. İlk izlenimleriniz nelerdir?
İzmir’de Almanya Başkonsolosu olarak görev yapabilmek benim için büyük bir onur ve mutluluktur. Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkiler çok sıkıdır ve uzun bir tarihe dayanan iyi işbirliğine dayalıdırlar. Daha ilk ziyaretlerimde bu ilişkilerin özellikle muhteşem güzellikte olan İzmir bölgesinde ve komşu illerinde ne kadar sıkı bir ağ içerisinde olduklarını minnetle görmüş oldum. Aileme ve bana karşı gösterilen büyük misafirperverlik ve destek için içtenlikle teşekkür etmek istiyorum. Korona pandemisi sebebiyle uygulanan zorlu kısıtlamalara rağmen kendimizi burada daha şimdiden çok rahat hissediyoruz.
Kısa süre önce yaşanan şiddetli depremde Başkonsolosluk çalışanlarımız çok şükür ki bir zarar görmediler. Büyük bir hayranlıkla Türk arama ve kurtarma ekiplerinin nasıl büyük bir özveri ve profesyonellikle enkaz altında kalan insanların hayatlarını kurtardıklarını izledik. Başkonsolosluğumuzun ve İzmir’in kardeş kenti olan Bremen’in de depremzedelerle dayanışma halinde olduğunu belirtmek isterim.

İzmir’de bulunan Alman kurum ve kuruluşları ziyaret edebildiniz mi?
Ege Bölgesi Sanayi Odası EBSO ve İzmir Ticaret Odası İZTO’ya Alman-Türk Sanayi ve Ticaret Odası AHK ve Bremen Eyaleti Yatırım Ajansı Bremen Invest ile birlikte yaptığımız ziyaretler esnasında üst düzeyde olan Türk-Alman ekonomi ilişkilerini ve karşılıklı yatırımları görüşme fırsatı bulduk. Almanya, Ege Bölgesi için hem ihracat hem de ithalat ülkesi olarak birinci sıradadır. Bu yoğunluğun karşılıklı olarak kendini her iki ülkede de evinde gibi hisseden çok sayıdaki şirket tarafından yürütüldüğünü tekrar görmüş olduk. İzmir Bölgesi, yatırımları hedef odaklı bir şekilde teşvik eden bir bölgedir. Ege Serbest Bölgesi’nde bulunan ve Alman yatırımı olan Hugo Boss ve Enercon şirketlerini ziyaretim bu izlenimimi daha da güçlendirmiş oldu.
Özellikle iki Alman kuruluşu Almanya ile İzmir bölgesi arasındaki ilişki yoğunluğunu etkileyici bir şekilde gösteriyor koyuyor.
Urla’da bulunan İzmir Alman Okulu Türkiye’deki üç Alman yurtdışı okullarından biridir. Burada Alman ve Türk eğitmenler ile karşılıklı kültürel değişim ilk sırada yer almaktadır.
İzmir bir Alman yurtdışı temsilciliğinin yanı sıra bir Goethe Enstitüsü’nün de bulunduğu bir şehir. Bu enstitü 65 yıllık oldukça uzun bir geleneğe dayanmaktadır. Burada sunulan farklı dil kursları, Alman Dili ve Edebiyatı mezunları ve Almanca öğretmenleri için danışma ve eğitim sonrası kursları İzmir’in kültür ve eğitim alanının ayrılmaz birer parçasıdır. Goethe Enstitüsü ayrıca dil programları dışında da geniş bir kültür programı sunmaktadır.

Almanya Başkonsolosluğu olarak hangi sosyal / insani yardım projelerine destek veriyorsunuz?
Başkonsolosluğumuz aynı zamanda geleneksel olarak Almanya’nın insani yardım taahhütlerini de projelerine yansıtmaktadır. Örneğin benim için Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti adına Konak’ta bulunan ve Suriyeli Mültecilere ve diğer zor durumda bulunan insanlara yardım eden önemli inisiyatif TİAFİ’ye destek verebilmek çok büyük bir mutluluktu. Burada özellikle pandemi kapsamında ihtiyati tedbirler için maske, hijyen ve gıda malzemeleri yardımında bulunduk.
İzmir’de planladığınız faaliyetler / projeler nelerdir?
Eşim ve ben bu sene maalesef pandemi sebebiyle geleneksel olan davetlerimizi (Almanya Birliği Günü Resepsiyonu, konserler, sergiler gibi) gerçekleştiremedik. Sanal ortamda sunulan imkanlar bunları sadece kısmen telafi edebiliyor. Ama Almanya’nın Milli Günü’nde Bayraklı’da bulunan ikiz kulelerinin Alman bayrağının renklerinde ışıldaması hem Başkonsolosluk’ta görevli olan bizler, hem İzmir’de yaşayan Almanlar, hem de Türk-Alman iş birliğinin dostları için çok özel ve güzel bir andı.
Aralık ayında Beethoven’in doğum gününün 250. yıl dönümü vesilesiyle İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bergama Belediyesi ile birlikte dikkat çekici bir proje gerçekleştirebildik: Beethoven’in Ay Işığı Sonatının (Sonat No:14 Op.27) sanatsal bir adaptasyonu ile Bergama Asklepion Örenyeri kulisinde ve başka sahnelerde bir kısa film çektik. Bu film aynı zamanda Dünya Kültür Merkezi olan Bergama için yapılmış bir hürmet projesidir ve uluslararası seyirciye ulaşılır kılınacaktır.
Şehrimizde Alman partnerle birlikte bazı arkeolojik çalışmalar yapılıyor. Başkonsolosluğun başka kültür projeleri de var mı?
Eski çağlarda Helen ve Roma dönemine ev sahipliği yapmış ve kralların kenti olan Bergama’da İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü Türk partnerleri ile birlikte 120 yıldır halen en büyüklerden biri olan kazı çalışmasını yürütmektedir.
Kasım ayında büyük bir memnuniyet ve sevinçle kültür koruma faaliyetlerimizden biri olan Havra Sinagogu Projesi’nin başarısına şahit olabildim. Kemeraltı’nda bulunan bu sinagogun kökeni 17. Yüzyıla kadar dayanmaktadır ve İzmir Musevi Cemaati’nin tarihi hakkında bizi bilgilendirebilecek birçok tarihi mekandan oluşan benzersiz bir genel kompleksin önemli bir parçasıdır. İzmir Musevi Cemaati bu tarihi kompleksin tamamını yakın gelecekte diyalog projeleri, sergiler ve konserler için kullanma arzusu içindedir ve Başkonsolosluk olarak bizler de bu mekanlarda hem etkinlik düzenlemeyi hem de İzmir’deki Musevi kutsal yapıtların korunması için desteklerimizi sürdürebilmeyi ümit ediyoruz.

Önümüzdeki günler için bir etkinlik programınız var mı?
Bunların dışında ilkbahar aylarında İzmir-Barok Grubunun Ankara, İstanbul ve İzmir’de konser dizisini planlıyoruz. İzmir Barok müzik topluluğu, 1800’den önce bestelenen parçaları tarihsel performans uygulamalarına göre yorumlayan Türkiye’de az sayıda olan müzik topluluklarından biridir. Almanya’da ve başka ülkelerde bu dal uzun yıllardan beri çok yaygın ve birçok Alman müzisyen bu alanda faaliyet göstermektedir. Bu nedenle de bu projemiz için Kai Wessel gibi uluslararası tanınmış bir Alman kontrtenorü kazanabildiğimiz için son derece mutluyum. İzmir Barok’un programında zaman zaman Osmanlı saray müzikleri de yer aldığından dolayı bu topluluğun konserleri farklı müzik kültürlerinin bir sentezini aktarmaktadırlar.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Tüm bu projelerimiz Başkonsolosluk ekibimizin desteği ve Türk partnerlerimiz ile olan olağanüstü işbirliği olmadan mümkün olmazdı. Eşim ve ben okuyucularınızın birçoğu ile pandemiden sonra şahsen tanışmaktan memnuniyet duyacağız. Tüm okuyuculara bu vesile ile sağlıklı ve mutlu bir yeni yıl diliyorum.