SINEM ÖZTÜRK USLU ‘AYLA’ İLE BİRLİKTE OSCAR YOLUNDA

Türkiye’nin 90. Oscar Ödülleri için “Yabancı dilde en iyi film” adayı, Can Ulkay’ın yönettiği ‘Ayla’ filmi oldu. ‘Ayla’ filmini Oscar Akademisi’nin 2018 Oscar’ında “Yabancı dilde en iyi film” adayları arasına alıp almayacağı merak ko-nusu. Kore Savaşı’nda yaşanan gerçek ve çok dramatik bir hikayeyi beyazperdeye taşıyan filmin oyuncularından Sinem Öztürk Uslu, sayfalarımıza konuk oldu. Uslu, başarılı projenin detaylarını bizlerle paylaştı…

cc

O Merhabalar Sinem Hanım, ülkemizin önemli bir film projesi olan “Ayla” hakkında değerli görüşlerinizi almak istiyoruz. Ayla projesinin çıkış noktası nedir? Bize biraz bundan bahsedebilir misiniz?

Geçmişte yaşanmışlığın sinemaya aktarılması her zaman insanları etkileyebilen bir unsurdur. Filmi seyrederken, “Bunlar gerçekten olmuş” hissi ile izlemenin gücü ve tesiri çok önemlidir. Eşim Mustafa Uslu ile yeni tanışmıştık… Hayata geçirmeyi planladıkları başka bir proje için profesyonel olarak görüşmeye gittiğimde, kendisi hayalini kurduğu AYLA filminin hikayesini bana anlatmak istedi… Ondan, kendi içinde beslediği çocuksu heyecan ile AYLA’nın hikayesini dinlerken çok ama çok etkilenmiştim. Ve ona; uzun zamandır dinlediğim en etkileyici hikaye olduğunu ve en az onun kadar heyecanlandırdığı söylemiştim. Eşim Mustafa Uslu işinde son derece profesyonel biri. Açıkçası projelerin veya hikayelerin ruhunu koklayabilen özel bir yeteneğe sahip. Yani inanmadığı hiç bir işe imza atacak biri değil… AYLA, çok güçlü hikayesi olan bir film. Birde bu hikayenin baş kahramanlarının hala hayatta olmaları gerçeği etkisi artırıyor.

O Senaryoyu ilk okuduğunuzda neler hissettiniz? Sizde bıraktığı izlenimler nelerdir?

Hikayeyi dinlediğimde çok etkilenmiş ve gerçekten ağlamıştım… Senaryo elime geldiğinde çok daha fazla heyecanlandım çünkü bazı hikayeler senaryo dilinde yok olur gider. Ayla böyle değildi…

O Filmde farklı mekanlar görmekteyiz. “Ayla” filmi hangi şehirlerde ve mekanlarda çekildi ?

Ayla, Türk sinema tarihinin en yüksek prodüksiyonuna sahip bir film. En iyisi olması için de yapımcımız Mustafa Uslu tarafından bütün şartlar yerine getirildi. İzliyen herkes de prodüksiyonun ne kadar büyük olduğunu fark ediyor. Filmin çekimleri İstanbul, Adana, Tarsus, Güney Kore’de Seul’de gerçekleşti. Bütün bu şehirlerde tek tek dekorların kurulması, tarihi yapının oluşturulması az önce sözüne ettiğim prodüksüyonun büyüklüğünü çok iyi anlatıyor.

O Filmin prodüksiyon sürecini anlatır mısınız?

 Şu kadarını belirtebilirim, oyuncuların hepsi şu cümleyi sarf etti… “Kendimi bir Hollywood filminde rol almış gibi hisse – diyorum.” Bu da filmin prodüksiyonda ne denli profesyonel ve özenli olduğunu gösteriyor. Süreci ise çok meşakatli, özverili ve inanın bu röportaja sığmayacak kadar uzun…

aa

O Filmin çekimleri sırasında aklınızda kalan güzel bir anı var mı?

 Olmaz mı? O kadar çok ki… İnanın bir anıyı diğerlerinden ayırıp anlatamayacağım kadar çok şey biriktirdiğim bir film oldu benim için. Her şey bir yana Süleyman Amca’yı ve Ayla’yı tanımak bile başlı başına unutulmaz bir anı benim için.

O Film bir dönem filmi olduğu için gerek kostüm, dekor, mekan gerek prodüksüyon anlamında nasıl bir yol izlediniz?

Öncelikle her türlü tarihi dekor ve detaylar santimetresine kadar düşünüldü. Savaş alanları, karargah ve yerleşim alanları 1950’lerin Türkiye ve Kore’sine göre tek tek çizildi, uygulandı. Oyuncularımıza yurtdışından gelen profesyonel ekiplerle savaş ve dövüş eğitimleri verildi. Koreli minik oyuncumuz Kim Seol oyuncu koçu ve tercümanı aracılığıyla özenle çalıştırıldı.

 O Filmin, özellikle aksiyon ve savaş sahnelerinin oldukça özel sahneler olduğunu duyduk. Hatta bu sahneler için Oscar ödüllü, ünlü filmlerin aksiyon yönetmeni ile çalışıldığı söylendi. Bu konuda bize neler söylersiniz?

Filmde çatışma ve patlama sahnelerinin tamamına yakını gerçek malzeme ve efektlerle çekildi. Savaş sahneleri için Çek Cumhuriddyeti, Meksika, Güney Kore ve Türkiye’den dublörler kullanıldı. Binlerce askeri ve sivil kostüm, o dönemin kış ve yaz ayları için ayrı ayrı dizayn edilip dikildi.

 O Oscar’a aday bu filmde “Gazeteci Özge” karakterini oynadınız. Üstelik filmin içinde rolünüz gereği İngilizce diyaloglar çokça yer aldı. Bu karakterden ve role hazırlık sürecinizden bize biraz bahsedebilir misiniz?

Filmin kilit noktası olan Süleyman Amca ve Ayla’yı bir araya getirmek isteyen gazeteci Özge… Rolüm öyle hassas ve önemli bir roldü ki kendimi bir oyuncu olarak rolün içinde iken bile hikayenin ağırlığını üzerimde hissederken buldum. Evet İngilizce dialoglarım oldukça fazlaydı. Dialoglar da ya çok profesyonel bir aksan ya da bir Türk doğallığında öğrenilmiş İngilizce aksanını kullanacaktım. Hikayede her şey o kadar doğal ve gerçekti ki bu yüzden doğal aksanla oynamayı tercih ettim. Bu-nun için de ayrıca özel bir çalışma gereği hissedilmedi.

O Dijital Sanatlar-Yapımcı Mustafa Uslu ile yönetmen Can Ulkay bu projeyi Oscar’a kadar taşıyan en önemli 2 kişi. Bu isimlerle çalışmanın size kattığı tecrübe neler oldu?

Eşim Mustafa Uslu’nun yapımcı kimliğinde ne denli profesyonel ve ne denli işini aşk ile yapan bir adam olduğunu anladım. Birlikte çalıştığımız ilk ve bence en anlamlı proje AYLA. Can Ulkay’ın ilk uzun metrajlı filminde bu kadar başarılı bir iş çıkarması taktireşayan bir durum ve onunla çalışmak da çok büyük bir keyifti benim için.

O Filmin yurt dışında çok önemli festival-lere katıldığını öğrendik. Hatta bir festival-den de “Kurgu Ödülü” ile dönüldü. Bu ödül ve festivaller hakkında neler söylersiniz?

Ayla’nın yurtdışı yolculuğu eylül ayında Toronto Uluslararası Film Festivali’yle başladı. Sektörün önemli temsilcilerine iki özel gösterim yaptık, çok olumlu tepkiler aldık. Dünyanın en büyük film festivallerinden olan Toronto’da bu tip bir başarı bizi çok daha fazla motive etti. 18 Ekim’deki İstanbul galası sonrası ekipçe uzun bir maraton için Amerika’ya gittik. 20 Ekim’de, Hollywood Türk Filmleri Festivali “Açılış Filmi” Ayla’ydı. 22 ve 22 Ekim’de, Aka-demi ve Golden Globe üyelerinin de izleyiciler arasında olduğu iki özel gösterime katıldık. Son olarak da yine Los Angeles’ta, 25 Ekim’de Asya Uluslararası Film Festivali’nin Açılış Filmi yine Ayla’ydı. Tüm bu gösterimlerde Astsubay Süleyman Dilbirliği’nin ölümden kurtardığı gerçek Ayla ve kendisinin küçüklüğünü oynayan minik Ayla Kim Seol de bizimleydi. Filme gelen tepkiler o kadar müthişti ki, kelimlerle ifadesi çok zor. Her gösterim sırasında salondaki tüm izleyiciler hem güldüler hem ağladılar. Bir kez daha anladım ki, Ayla’nın dili, dini, zamanı, mekanı yok. Bu sonsuz sevgi ve bağlılık öyküsü her milletten izleyiciyi aynı şekilde sarıyor, etkiliyor. Bu etkinlikler sırasında Afrika’da düzenlenen Cape Town Uluslararası Film Festivali’nden Kurgu Yönetmenimiz Mustafa Presheva’nın Ayla ile “En İyi Kurgu Yönetmeni” ödülü aldığı bilgisi geldi. Çok sevindik. 27 Ekim’de Türkiye sinemalarında gösterilmeye başladığı gün biz Amerika’dan Seul’e geçtik. Güney Kore Premiere’ini yaptık.

O Güney Kore-Türkiye dostluğunun 60. yıl dönü-mü üzerine de bir festival yapıldığını ve bu festivalin iki ülkenin arasında önemli bir köprü olduğu-na inanıyoruz. Filmin bu festival kapsamında “Açılış filmi” olarak gösterilmesi konusuna biraz değine-bilir misiniz?

Çok büyük ve haklı bir gurur bizim için. Söylenecek onca cümle var olabilir ama kısaca bu yeterlidir diye düşünüyorum.

bbO Böyle büyük bir prodüksiyona dahil olduktan sonra devamında benzer çalışmaların da geleceğine inanıyoruz. Okuyucularımıza biraz gelecekteki proje çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Ben profesyonel bir oyuncuyum ve hayatım boyunca sadece ünlü ve tanınmış biri olmak için değil, sevdiğim için bu mesleği sürdürüyorum. Dolayısı ile beni heyecanlandıran ve bana bir şeyler katabilecek rollerin peşine düştüm. Bu yüzden şimdilerde çok daha seçiciyim. Bu yüzden de içime sinen bir proje olursa içinde yer alacağım. Acele ettiğim ya da kaygısını duyduğum bir psikolojim yok. Bunun olmasına da izin vermem. Ayla öyle müthiş bir işti ki, şu an sadece bu emeğin keyfini çıkarıyorum.


Bir Cevap Yazın