Sizi daha yakından tanıyalım. Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
1985 yılında İzmir’de doğdum. Yaklaşık 12 yıldır üniversite için geldiğim İstanbul’da yaşıyorum. Burslu kazandığım Yeditepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü derece ile tamamladım. Mezun olduktan sonra denetim sektöründe çalışırken eşim ile tanıştım ve işi bırakarak evlenmeye karar verdim. Benim için radikal bir karardı. 5 yıldır evliyim ve 2 yaşında bir kızım var. Tam bir spor aşığı olduğumu söyleyebilirim. Sporu yaşam tarzı haline getirmiş biriyim. Ayrıca tam bir İzmir kızıyım, rahat, özgüvenli, sıcak kanlı ve enerji dolu…
Her zaman şık ve bakımlısınız..Güzellik sırlarınızdan bahseder misiniz?
Söyledikleriniz için teşekkür ederim. Güzellik takıntısı olan bir insanım. Başak burcu olduğum için mükemmelliyetçi bir yapım vardır. Bu yüzden her daim güzel görünmeye önem veriyorum. Öncelikle, bedenimi sevdiğim için ona iyi bakmaya çalışıyorum. Hayatımda hiç sigara içmedim, içilen yerlerde de bulunmamaya özen gösteriyorum. Kahve tüketmiyorum, kutu içecekler evime bile giremez. Su dışında bir sey içmediğimi söyleyebilirim. Akşamları saat 12 olmadan uyumuş olurum. Gece uykusuna önem veririm. Erken yatar, erken kalkarım. Saçlarım benim için çok önemlidir. Saçlarımı her zaman ılık fön ile kuruturum. Sabit bir saç bakım maskem yok. Sürekli yeni şeyleri araştırırım ve denerim. Bu sıralar kuaforümde uygulattığım keratin bakımından çok memnun kalıyorum. Cildimin kurumaması için her duştan sonra bebek yağı sürerim ve ayda bir muhakkak hamama gidip kese yaptırırım. Makyaj yapmayı seviyorum ama abartıdan hoşlanmıyorum. Ama uyandığımda dışarı çıkmayacak olsam bile mutlaka bir allık sürerim. Tırnaklarını hiç ojesiz görmediğim bir annenin kızıyım ne de olsa…
Formunuzu ve güzelliğinizi nasıl koruyorsunuz?
Yukarıda da anlattığım gibi kaliteli yaşamaya çalışıyorum. Sağlıklı beslenip, spor yapıyorum. Gıdaların besin değerlerini her zaman araştırırım. Bu yönümü çok seviyorum, adeta bilgiye açım. Fast food restoranlarının önünden geçmem. Kokularından bile rahatsız oluyorum. Kızartma ürünler tüketmiyorum. Tatlıya çok düşkünüm ama şekersiz tatlı tariflerim var, kendime onları yapıyorum. Ağırlık çalışıyorum. Bu yüzden kaslarımı kaybetmemek için günlük almam gereken belli bir protein miktarı var. Bunu da ızgara tavuk, balık ve etten almaya çalışıyorum.
Alışveriş ve modanın hayatınızdaki yeri nedir?
Her kadın gibi ben de alışveriş yapmayı çok seviyorum. Tam bir ayakkabı hastası olduğumu söyleyebilirim. Ayakkabıda kaliteye önem veririm ama rahatlığa pek önem vermiyorum sanırım. Eşim en çok bu huyumla dalga geçer. Yürürken çok acı çeksem de sırf markaya olan hayranlığım yüzünden ayakkabı almışlığım çoktur. Belli bir tarzım vardır. Genelde onun dışına pek çıkmadan alışveriş yaparım. Crop-top giymeyi çok severim. Bedenime göre bulduğum zaman kesinlikle her rengini alırım. Hatta aramızda kalsın, bazen aynı renkten iki tane aldığım da oluyor. Eskiden parça parça alışveriş yapardım. Sonra da birbirleriyle alakasız oldukları için giyecek bir şey bulamazdım. Ama artık kıyafetlerimi kombinleyerek almaya çalışıyorum. Ayrıca hatrı sayılır bir güneş gözlüğü koleksiyonum var. Gözlüksüz dışarı çıkmam ve gözlükler en sevdiğim aksesuarlardandır. Gözlükler, bence genel görüntüyü en iyi tamamlayan aksesuarlardır.
Güzel giyinmek ne anlama geliyor sizce? Asla giymem ve kullanmam dediğiniz şeyler var mı?
Bence güzel görünmek için en önemli nokta; vücudunuzu tanıyarak giyinmektir. Herkes her şeyi giyemez, giymemeli. Kendimizi tanıyıp doğru olanı seçmeliyiz. Ben mesela, bacaklarım ve ayak bileklerim ince olduğu için asla kalın topuklu, kaba ayakkabılar giymem, giymeyeceğim… Kendime yakıştırmıyorum. Örneğin, ben karın kaslarımı seviyorum ve onları ön plana çıkarmaktan hoşlanıyorum. Bu yüzden genelde dikkati oraya çekecek formda kıyafetler tercih ederim. Herkesin kusurları vardır ancak güzellik, bunların farkında olup ne kadar gizleyebildiğinle doğru orantılıdır.
Nerelerden alışveriş yaparsınız?
Açıkcası 34 hatta bazen 32 beden olduğum için Türkiye’de çok kısıtlı markalardan alışveriş yapabiliyorum. Bu yüzden internetten çok fazla alışveriş yaparım. İstinye Park, İstanbul’daki en favori alışveriş merkezimdir. Spor kıyafetlerimi ise genelde Victoria’s Secret’tan alırım.
Gardrobunuzun olmazsa olmazı, joker parçaları nelerdir?
Tabii ki, ‘little black dress’ denilen siyah mini elbiselerim olmazsa olmazımdır. Gerçi, benim için her renk mini elbise joker parçadır.
Yüksek bel skinny kotlar ve onlarla kombinlediğim basic t-shirtlerim, (genelde beyaz giyerim, yaklaşık 20 tane beyaz basic t-shirt sahibiyim) kot şortlarım benim için hem yazın favori parçalarıdır, hem de kendimi en seksi hissettiğim giysilerdir. Kalem etekler ve stilettolar da vazgeçilmezlerimdendir.
Moda ve stil konusunda en başarılı gördüğünüz kişiler kimler?
Victoria Beckham’ın hem tarzını hem de koleksiyonunu çok beğeniyorum. Türkiye’de ise Siren Ertan’ı her zaman sade, klas ve asil bulurum. Siren Ertan’ı İzmirli olduğu için ayrıca beğeniyorum sanırım.
Acil zamanlar için kurtarıcı olarak gördüğünüz parçalar neler?
Siyah mini elbiseler benim joker parçalarım olsa da kalem elbiseler kesinlikle daha kurtarıcıdır. Her türlü davete uyum sağlayabilirler. Daha salaş olmam gereken acil durumlarda ise skinny jeanlerim ve beyaz gömleklerim hayat kurtarır. Zarif, ten rengi bir stiletto hem kalem elbiselerle hem jeanlerle kullanılabileceği için kesinlikle her kadında olmalı diye düşünüyorum.
Giyim konusunda sık yapılan hatalar nelerdir?
Yukarıda da belirttiğim gibi vücudunu tanımadan giyinmek bence bir insanın kendine yapabileceği en büyük kötülüktür. Kendinizi komik duruma düşürebilirsiniz. Bu durumun örneklerini çevremde zaman zaman görebiliyorum. Örneğin, beliniz kalın ise belden kesimli elbiseler giymek, bacaklarınız kalınsa mini etek giymek, ince bacaklıysanız kalın topuklu kaba ayakkabılar giymek, kısa boyluysanız uzun bol elbiseler giymek yapılacak büyük bir hatadır. Ayrıca başkalarının fikirlerine göre giyinmeyi de çok doğru bulmuyorum. Ben alışverişe her zaman yalnız çıkarım. Hem daha rahat ederim hem de beğendiğim ve almayı düşündüğüm kıyafetin başka birisi tarafından onaylanmasına ihtiyaç duymam. Bir kıyafetin içinde kendimi mutlu hisediyorsam alırım. Yalnızca yanınızdakiler beğendiği için değil, içinde gerçekten mutlu olduğunuz kıyafetleri alın…
Sosyal medyayı sık kullanan birisiniz. Bu konuya bakışınız nasıl?
Evet, aktif bir şekilde sadece Instagram kullanıyorum ve yaklaşık 35 bin takipçim var. Sosyal medyanın doğru kullanıldığında bir çok açıdan güçlü bir kanal olduğunu düşünüyorum. Beni takip eden insanlarla günlük kombinlerimi, zaman zaman yaptığım spor hareketlerimi, çok merak edilen beslenmemle ilgili konuları paylaşıyorum. Kızımla anne & kız takımlarımızı, kızımın komik videolarını paylaşıyorum. Yani kısaca birçok konuda paylaşım yapıyorum. Bu yüzden de takipçilerimin beni sıkılmadan takip ettiklerini düşünüyorum. Ayrıca dönem dönem belli markalar ile ortak çalışmalarımız oluyor. Bu çalışmalar sayesinde firmalar hem daha fazla kişiye güvenilir elden ulaşmış oluyor hem de takipçiler firmalar hakkında farkındalık kazanıyor. Instagram’ın çok yönlü faydaları olduğunu düşündüğüm için daha da sık kullanmaya devam edeceğim. Sizleri de sayfama bekliyorum. (Instagram: simgesa)
Biraz da aile yaşamınızdan bahsedelim. Evde nasıl bir eş ve annesiniz?
Aslında bu soruyu eşimin cevaplaması daha doğru olurdu. Yapım gereği düzenli bir insan olduğum için evde de her konuda düzene önem veriyorum. Örneğin, kızımın uyanma saatinden yemek ve uyku saatlerine kadar her şey bellidir ve özel durumlar hariç bu düzen hiçbir zaman değişmez. Ancak bu şekilde rahat edebiliyorum. Yapacaklarımı planlamadığım zaman kayboluyormuşum gibi hissediyorum ve hiçbir işimi halledemiyorum. Mutfakla aram pek yoktur hatta annem bunu okuyunca bana gülecektir. Bana her türlü işi verebilirsiniz. Tam bir görev insanıyımdır ama yemek yapmayı sevmiyorum. Kızımın yemeği dışında evimizde pek yemek piştiği söylenemez.
Ama arkadaşlarımızı ağırlamayı çok severiz. Bahçemizde verdiğimiz mangal partilerimiz meşhurdur…
Anne olmak hayata bakışınızı nasıl etkiledi? Sizi nasıl değiştirdi?
Anne olmak ‘anlatılamaz, yaşanır’ dedikleri cinsten bir duygu bence…Evliliğim gibi hamileliğim de çok ani bir karardı ve başta ailem olmak üzere çevremdeki herkesi şaşırtmışım. Aslında ilk doktor kontrolünden sonra ben de bir an hazır olup olmadığımı sorguladım. Ama sonra düşündüm ki bence anneliğe hazır olmak diye bir durum söz konusu değil. Çünkü zaten tamamen bilmediğiniz bir dünyanın kapılarını aralıyorsunuz, anneliği tamamen yaşayarak öğreniyorsunuz…
Mesela ben her durumda önce kendimi düşünebilen bir insandım. Kızımı doğurduktan sonra fütursuzca sevdiğim bu varlığın aslında benim yaşama nedenim olduğunu anladım. Asla yapmam dediğim şeyleri nasıl da isteyerek yaptığımı gördüm. Önemsemediklerimin yerini sorumluluklar aldı. Mesela hayatımda hiç diyet yapmamıştım. Ama Tuana için dayanması çok zor bir diyeti 6 ay boyunca yaptım. Kızımın gıda alerjisi vardı ve onu emzirdiğim için henüz 3 aylıkken diyete başladım. Hayatımdan domates dahil olmak üzere birçok seyi çıkardım. 6 ay neredeyse sadece keçi peyniri ve beyaz ekmek yiyerek beslendim. Bu öyle katı bir diyet ki, ufak bir parçanın tadına bile bakamıyorsunuz. Çünkü o zaman en başa dönüyorsunuz. O yüzden sabrınızın da zorlandığı bu diyeti sırf kızım anne sütü alsın diye uyguladım. Yoksa emzirmeyi bırakıp mama verebilirdim. Diyeceğim o ki, annelik öyle tarifsiz bir duygu ki herkesin üzerinde bambaşka değişimler yaratıyordur…
Çocuk olduktan sonra evliliğin boyutunun değiştiğini söylerler. Evliliğinizde çocuk sahibi olduktan sonra neler değişti?
Evet, buna tamamen katılıyorum. Nasıl ki evlilik insanın hayatında yeni bir boyut açıyorsa çocuk da evlilik için yepyeni bir boyut. Bir kere artık spontan planlar yapamıyorsunuz. Dışarı çıkmadan önce hazırlanıp toparlanmanız 2 saati buluyor. Sonunda pes edip dışarı çıkmaktan vazgeçebiliyorsunuz bazen. Geç saatlere kadar uyumak büyük bir hayal oluyor. Evinizin düzeni komple değişiyor, ne kadar titiz ve düzenli biri olsanız da benim gibi bir süre sonra pes ediyorsunuz. Evin her köşesinden bir oyuncak çıkmasına aldırmıyorsunuz. Ama karşınızda anlayışlı bir eşiniz var ise tüm bu değişimler birlikte yaşanıyor. Dolayısıyla sahip olduğunuz eşsiz duygunun keyfini huzurla yaşayabiliyorsunuz. Ama şunu da belirtmeliyim ki biz sosyal bir çiftiz. Kızım doğduktan sonra da bunu çok fazla değiştirmemeye özen gösterdik. Hafta sonları bizim aile günümüzdür. Muhakkak ailecek dışarıda oluruz, yemeğe gideriz, arkadaşlarımızla buluşuruz. Haftanın belli günleri eşimle başbaşa yemeğe çıkarız. Birbirimize zaman ayırırız. Çünkü bunu yapabilmenin evliliğin huzuru açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Yapmayı sevdiğiniz ve sizi mutlu eden uğraşlar nelerdir?
Spor, spor, spor… Arda kalan zamanlarda da biraz alışveriş yapmayı severim. Şaka bir yana çok enerjik bir insanımdır o yüzden birçok şeyle ilgilenmekten keyif alıyorum. Spor yapmadığım günlerde at binmeye gidiyorum. Gerçekten insanı inanılmaz rahatlatan bir terapi gibi geliyor bana. Kitap okumayı çok severim ama aynı anda 2-3 kitap okumaya calışmak gibi bir alışkanlığım var. Araştırmayı çok severim. Mesela sağlıklı gıdaları, faydalarını, besin değerlerini, vücuduma zarar veren ve asla tüketmemem gereken gıdaları not ettiğim bir defterim var. Motivasyonum bozulduğunda, ne yapacağımı bilemediğim zamanlarda o defteri açar karıştırırım. Hemen nelerden uzak durmam gerektiğini hatırlarım. Kimbilir belki bu notları ileride bir kitap haline getiririm…
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Bence hayatımın en mükemmel dönemindeyim. Bu soruyu bana 10 sene sonra da sorsanız sanırım yine aynı cevabı vereceğim. Çünku hayat bir defa yaşanır. Yaşadığım her dakikanın kıymetini bilmeye çalışan bir insanım. Motivasyonumu yükselten çok sevdiğim bir cümle vardır; zaman değil geçip giden, senin hayatındır. O yüzden ben hızlıca geçen hayatımı olabildiğince keyif dolu yaşamaya çalışıyorum. 10 yıl önceki halimden çok farklıyım, çok daha tecrübeliyim, farkındalığım yüksek. Etrafımda gelişen olaylara karşı tutumum çok daha farklı. Daha az sorguluyorum ve insanları olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Çünkü böyle yaptığımda daha az üzülüp daha çok mutlu olulyorum.
Sizi sıklıkla spor yaparken görüyoruz, sporun hangi dallarıyla uğraşıyorsunuz?
Kendimi bildim bileli sporla ilgileniyorum. Çok eskiden ritmik jimnastik yapıyordum, daha sonra paten ve kayakla ilgilendim. Zumba, pilates, boks hepsini denedim. Şu an fitness yapıyorum. Ağırlık kaldırmak, zorlanmak, gerektiğinde hafif acı çekmek, ama hepsinin sonunda aynaya baktığımda gördüğüm başarı beni çok mutlu ediyor. Nasıl bu kadar fit kalabildiğim ile ilgili çok soru alıyorum. Şunu söylemek istiyorum; bu iş disiplin, azim ve hırs gerektiriyor. Ben her zaman kendimle yarışıyorum. Her antremanımda bir önceki ağırlığımın üzerine çıkmayı hedefliyorum. Doğru insanlarla çalışıyorum, doğru gıdalar ile besleniyorum. Ayrıca haftanın belirli günlerinde at biniyorum. Hem spor, hem terapi oluyor benim için…
Geleceğe yönelik planlarınız neler? Bizimle paylaşabilir misiniz?
Evlenmeye karar verdiğim dönemde işimden ayrılmıştım. ‘Çocuğum belli bir yaşa gelene kadar çalışmayacağım’ demiştim kendime. Kızım 2 yaşını geçti. Artık kendini ifade edebilecek durumda olduğu için yeniden iş hayatına dönme planlarım var. Ama bu kez kendim bir şeyler yapmak istiyorum. İstanbul’da benim de çok yakından ilgilendiğim bir konu olan güzellik üzerine bir yer açmayı planlıyorum. Şu an görüşmelerimiz sürüyor. Umarım en kısa zamanda hayalimi gerçekleştiririm…