
Okuyucularımızın sizi daha yakından tanıması için kendinizden bahseder misiniz?
Aslen İstanbullu’yum. İçinde ressamların, tasarımcıların, mimarların ve yazarların olduğu sanatçı bir aileye mensubum. Gelenek ve adetlerine düşkün, birbirine bağlı ailem ve iki kardeşimle birlikte çok keyifli bir çocukluk dönemi yaşadım. Üniversite sonrası eğitim hayatıma 2 yıl Londra’da devam ettim. İş hayatıma Vakko tasarımcısı olarak başladım. Daha sonra kendi markamı kurma hayaliyle iç giyim sektörüne geçiş yaptım. Bu dönemde bir yıl İtalya ve üç yıl Hong Kong’da yaşadım. Bu dönem beni ben yapan, farklı kültürleri tanıyarak hayata bakış açımı değiştiren en önemli yıllar. Hemen ardından eşimle tanıştım ve İzmir’e gelin geldim. Hayatımı adadığım çok tatlı Ateş adında bir oğlum var.
Sizi her zaman koştururken ve yoğun bir temponun içinde görüyoruz? Şu sıralar yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Haklısınız, sizin de bildiğiniz üzere eşimle birlikte yürüttüğümüz markamız nedeniyle her daim yoğun bir tempo içindeyim. Bu yoğunluğumun yanı sıra eşimin ve oğlumun kişisel tüm ihtiyaç, organizasyon ve istekleriyle birebir ilgilenirim. Şehir dışında bile olsam yemeklerinden, kıyafetlerine hatta okuyacakları kitaplara kadar planlanmış halde bulurlar. Her zaman işteki tüm sorumluluklarıma, aileme ve her yere yetişmeye çalışırım. Hiperaktif bir yaşam tarzım var.
Yaptığınız her işte başarılarınızla adınızdan söz ettiriyorsunuz. İş hayatınızda ve özel hayatınızda olmazsa olmazlarınız neler?
Her hafta sonu, bir sonraki haftamın toplantı ve önemli konularını ana başlıklar altında planlarım. Hayatımda netlik çok önemlidir. Bu nedenle uzun yıllardır planlı ve organize hareket ederim. Olmazsa olmazlarımdan biri de her gün kitap okumaktır. Bu disiplinlere ek olarak seyahat etmeyi severim. Eşimle yaptığımız özel seyahatlerimize dahi işimi dahil ederim.
Kariyer anlamında yapmak isteyip de yapamadığınız şeyler oldu mu?
İşim söz konusu olduğunda mütevazı olamayacağım. Hem ailemin ilgisi sayesinde hem de iş hayatıma başladığım yıllardan itibaren başarılarımla sahip olduğum mevkiiler, kariyer anlamında yeterli doyuma genç yaşlarda ulaşmamı sağladı. Bunun dışında tasarımın her disipliniyle zaten ilgileniyorum. Evliliğim gelecekte bireysel kariyer yapmama uygun değil.
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Kendimi iyi tanıdığım, en çok sevdiğim ve her şeyden mutlu olmayı bilmeye geçiş yaptığım özel bir dönemindeyim. İçsel uyanışımı kutsadığım, kişisel gelişim ve farkındalıklarımı çevreme aktarabildiğim, sevginin tam içinde olduğum doyum noktasındayım. İş hayatımda ise elimden geleni yaptım. Allah dileklerimi gerçekleştirmemde melekleriyle hep yanımdaydı. Bunun için şükrediyorum.
Bir gününüz nasıl geçer? Yoğun tempoyu yakalamak zor oluyor mu?
Sabahları çok erken uyanır ve meditasyon yaparım. Ardından oğlum Ateş ve eşim için kahvaltı hazırlar, yedi gibi Ateş’i uyandırırım. Oğlumu okuluna, eşimi işe uğurladıktan sonra haftada üç gün kişisel trainerımla “core egzersiz” programı çalışırım. Ardından gün içindeki planıma bakar ve maillerimi cevaplarım. Şirkete geldiğimde toplantılarıma katılır, marka stratejileri, geliştirme ve hedefIeri üzerinde çalışırım. Oğlumun okuldan dönüş saatine yetişir ve yemeğini yediririm. Ardından birlikte derslerini yapar, eşim gelince hep beraber yemek yer, sohbet eder, birlikte zaman geçiririz. Genelde sosyal bir insanım, ancak yalnızlığı da çok severim.
Gün geçtikçe daha da güzelleşiyorsunuz. Formunuzu ve güzelliğinizi nasıl koruyorsunuz?
Çok naziksiniz, sözlerine teşekkür ederim. Çoğu insan gibi kendimi normal buluyorum, ne çok güzel ne çok çirkin… Bu konuda genetik aile mirasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bilinçli beslenmeye çalışıyorum, zayıf kalmak değil, sağlıklı olmak için beslenme programıma dikkat ediyorum ve oğluma da bunu aşılıyorum. Sabahları ılık, zenceilli ve baharatlı su içerek vücudumu temizlerim. Arkasından yeşil içeceğimi içer ve keçi peynirli yumurtamı yerim. Gün içinde kendi karışımlarımdan oluşan bitki çaylarını içerim, öğlen ve akşam canım ne istiyorsa yerim. Çok yemek yediğim zamanlar kişisel trainer’ımla ekstra çalışıyorum. Bir de tabii meditasyon ve pozitif düşünce benim hayatımın olmaz olmazı. Çünkü iş hayatımdan dolayı yoğun strese maruz yaşıyorum ve ancak böyle arınıyor ve dengeleniyorum.
Kıyafetlerinizle ve makyajınızla her zaman göz dolduruyorsunuz. Bu konuda okuyucularımıza nasıl tavsiyeler verebilirsiniz?
Günlük bakımımda önceliğim genel hijyen ve duru görüntüdür. Bu nedenle cildimin nem bakımı ve korumasına çok önem veririm. Yüksek faktörlü cilt koruyucu ürünler ve eyeliner dışında başka bir kozmetik kullanmam. Kıyafetlerimde ise önceliğim rahat olmaktır. Ancak işimin arkasından bir davete katılacaksam buna uygun kombinler kullanırım. Tavsiye konusuna gelince, kıyafet ve makyaj seçimlerinin kişiye göre değişeceğini düşünüyorum.
Gardırobunuzun olmazsa olmaz parçaları nelerdir?
Klasik bir Saint Laurent blazer, iyi kesimli bir jean, spor ceketler, beyaz gömlekler her daim gardırobumun olmazsa olmazlarıdır.
Güzel giyinmek ne anlama geliyor?
Bence güzel giyinmek, kişinin proporsiyonuna uygun, kusurlarını örtüp güzel yanlarını öne çıkardığı; kalıbıyla, kumaşıyla, rengiyle, yaşına ve konumuna en uygun şekilde giyinmesidir.
Giyim tarzınız hakkında bilgi verir misiniz? Tarz sahibi biri olarak nelere dikkat eder, nelerden kaçınırsınız?
Giyim tarzımı sade, rahat ve çabasız şık olarak adlandırabilirim. Özel günlerde iddialı olmayı da severim. Kıyafetlerimin bulunduğum ortama uygun olmasına dikkat eder, kendimi içinde rahat hissetmeyeceğim hiçbir marka ya da kıyafeti asla giymem.
Nerelerden alışveriş yaparsınız? Tercih ettiğiniz markalar var mı?
Çok seyahat ettiğim için alışverişlerimin çoğunu yurtdışından gerçekleştiriyorum. Günlük giysilerde tercih ettiğim markalar Theory, Rag&Bone, JBrand, AnneKlein, Armani, Cos ve Zara’dır. Klasik ve özel gün kıyafetlerinde beğendiğim markalar ise, Dolce& Gabbana, Valentino, Prada, Gucci, Emilio Pucci ve Donna Karan.
Moda ve stil konusunda en başarılı gördüğünüz kişiler kimler?
Modacılardan Atıl Kutoğlu, Karl Lagerfeld ve Miuccia Prada’yı başarılı buluyorum. Stilini beğendiğim isimler ise Carine Roitfeld, Natasha Oakley ve Elena Perminova ilk aklıma gelenler.
Biraz da aile yaşamınızdan bahsedelim. Evde nasıl bir eş ve annesiniz?
Evde herkese yetmeye çalışan, çok ilgili, sakin ve uyumlu bir mizacım var. Ev insanı olduğum için evin içinde her an mutluyumdur. Ateş ile zaman geçirir, dersleriyle ilgilenirim. Eşim gelmeden önce arayıp haber verir ve yemeğimizi hazırlarım. Geldiğinde birlikte yemek yer ve sohbet ederiz. Ateş’i yatırdıktan sonra da eşimle birlikte kitap okur ya da ilm izleriz.
Anne olmak hayata bakışınızı nasıl etkiledi? Sizi nasıl değiştirdi?
Anne olduktan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi değildi benim için. Oğlumla birlikte dünyam bir süre sadece çocuklar oldu. Dünyanın her yerindeki çocuklar için endişelenir oldum, çok duygusallaştım. Mucizelere inanmaya başladım. Hayattan aldığım zevk oğlum Ateş ile birlikte katlanarak arttı. Her şeyi ve herkesi hoş görür oldum. Yaşadığımız her iyi ya da kötü olayın bir dersi olduğunu anladım ve hayatımın amacını araştırmaya başlaDım. Yüzeysel ilişkilere fazla vakit ayıramıyorum, içtenlik benim için çok önemli. Yeni insanlar tanıyıp, sohbet etmeyi de seviyorum.
Çocuk olduktan sonra evliliğin boyutunun değiştiğini söylerler. Evliliğinizde çocuk sahibi olduktan sonra neler değişti?
Biz eşim Toygar ile oğlumuz Ateş’i çok isteyerek dünyaya getirdik. Ateş doğduğunda ise çok büyük mutluluk sarhoşluğu içindeydik. Hatta ilk hamilelik haberini aldığımızda eşim doktordan çıktıktan sonra bana sarılıp mutluluk çığlıklarıyla dakikalarca gözyaşlarına boğuldu. Hamileliğimin bir saniyesi bile beni yalnız bırakmadı, çok ilgilendi. Eşimin bana olan aşkının azalacağından bir saniye bile şüphe etmedim. Doğduktan sonra ise sevgimiz her geçen gün çok daha büyüdü. Bizim birbirimize olan bağlılığımız oğlumuzla birlikte daha çok arttı. Eşimle de her gün beraber gelişiyor ve hayatı paylaşıyoruz. Şükürler olsun ki aşkla başlayan ilişkimiz oğlumuza olan sevgimizle birlikte her geçen gün büyüyor.
Yapmayı sevdiğiniz ve sizi mutlu eden uğraşlar nelerdir?
Ateş ve Toygar ile birlikte vakit geçirmekten çok keyif alıyorum. Seyahat etmeye bayılırım. Seyahatlerimi iki kategoriye ayırırım. Birincisi düzenli olarak gitmekten hoşlandığım şehirler mesela; Londra, Milano, Paris, Dubai, Hong Kong gibi… İkinci kategorim ise yeni ülkeler görmek için yaptığım seyahatler.
Eski alışkanlıklarımdan biri de İstanbul’da boğazda yürüyüş yapmaktır. Tiyatroya, müzikallere, yemeklere, alışverişe, sanat galerilerine, müzelere gitmeyi severim. Değişik insanların, değişik yaşamlarına dokunmak, onları tanımak beni mutlu ediyor. Monotonluk beni ürkütür. Yenilikleri ve kitap okumayı çok severim. Kitap okumak hayatımın bir parçasıdır. Eşimle de birbirimizin kitaplarını paylaşırız. En azından haftada bir kitap bitirmeye çalışıyorum.
İlerleyen dönemlere ilişkin planlarınız neler?
Çocuklarla, özellikle de ihtiyaç sahibi ve engelli çocuklarımız ile çok ilgiliyim. Yoğun dönemlerimi biraz atlattığımda ve ilerleyen dönemlerde çocukları içine alacak, onların yüzlerini güldürecek projelerin içinde yer almak istiyorum.