Regrese edilmeyen travma: KANSER

Belki doğmadan önce, belki bebekken, belki de hayatınızda ilk öpüştüğünüzde, ilk düştüğünüzde, diziniz ilk kanadığında... Bir travmaya ilk tanık olduğunuzda; ölümle, düğünle, doğumla ilk karşılaştığınızda zihniniz bir fotoğraf çekti ve bir kayıt aldı. Bu durum size bir şeyler de hissettirdi aslında. Neydi? Acı, tatlı, hüzün, ötelenmişlik, can yanması, akıl tutulması... O duygu belki de ifade edildi. Çocuktun bağırdın çağırdın ve boşalttın, tepkini de verdin. Belki toplumsal olarak kabul edilebilir değildi tepki vermek, sustun, bastırdın, utandın... Düşün ki ortalık yerde kıskandığını haykırmak ayıptı, sustun... Canın yanmıştı ama yiğitlikti, ağlamak yakışmazdı, sustun. Aynı kızı seviyordun sustun, korktun, sustun ve bu durumu çözüp geçemedin.... Bir yumru oldu, düğüm oldu, unutmayı seçtin bastırdın.... Ne mi oldu? Hiçbir şey tabii ki... Sadece kayıt alındı.... Masum gibi görünen bir kayıt...             O masum gibi görünen kayıtlar bilinçaltında depolandı. Hayatımız boyunca aynı kısır döngüleri yarattı ve biz hep öteledik.. Neden mi? Olaylara beyin tek şekilde cevap verir de ondan: SAVAŞ ya da KAÇ... Olayın ilk kaydı alındığında durumla savaşılıp çözülmediyse, yani beyin kaçmayı seçtiyse, belli yaşamsal döngülerde ilk kayıttaki duyguyu size hissettirecek olaylar yaşanmaya devam eder ve hala kaçmayı seçersek neler olur? Bu durum karşınızdaki bir olay, kişi ya da nesne ile ilgili olsa bile beynin icraatını sergileyebileceği tek yer kendi bedenidir. Bu durumda o bloke edilen duygu, şu anda muhtemelen neden kaynaklandığını bile hatırlamadığımız bir olaydaki çözümlenmemiş duygudur ve bu duygu blokajı bedenin ilgili organını hasta eder. Bir olay ya da durumu bilince ulaştırmadığımızda, doğru şekilde çözümlemediğimizde bilinçaltında depolanır. Farkındalıkla bunu aşmak mümkündür... Eğer farkındalığımızla bunu bilince çıkartıp çözümleme aşamasında işlemden geçirmemişsek, bu işlenmemiş meseleler hayatımızın tekrar eden sorunlarını oluşturur. Bu sorunlar kısır döngüler ve klişeler şeklinde hayatımızı yönetir. Daha da kötüsü farkındalık geliştirip çözümlemediğimiz durumlar beynin otomatik kısmı tarafından çözümlenir ve bunu beynin en ilkel kısmı ile otomatik pilota bıraktığımız zaman tabii ki beyin en ilkel çözümleri üretir. Örneğin ‘çocuklarımı nasıl koruyacağım?’ korkusu göğüslere ‘daha fazla süt üret’ emri verir. Vücut daha fazla süt üretmek için göğüsteki süt üretim hücrelerine ‘çoğal’ emri verir. Oysa göğüsteki kontrolsüz hücre artışının adı meme kanseridir. Elbette ki bütün hastalıklar bu nedenle türemez. Her danışanın kendine ait öyküsü ve o öyküye ait oluşturduğu bilinçaltı korkuları mevcuttur. Bu nedenle genelleme yapmak yapılabilecek en hatalı yaklaşımlardan biridir. Bir vaka ile çalışırken, o kişinin spesifik öyküsü ve bilinçaltında olaya nasıl bir mekanizma uygulandığı, beyninin o ilk kayıttaki stresle nasıl baş etmeye çalıştığı dikkatle incelenir. Hatırlamamız gereken tek şey ise hasta ve mutsuz olmak kişinin seçimidir. Bu seçimler her zaman … Galerinin haberine git »

Bir Cevap Yazın