Pınar Aylin “Sevgiyi çoğaltabilme gücümüzün farkında olmalıyız”

“Bazen insan en güzel şeyleri akışa bıraktığında yaşar ya, işte Peri Masalı bir akışın ve inanışın hikayesi…” diyen Pınar Aylin, yazın dünyasına ilk kitabı Peri Masalı ile adım attı. Yıllardır sevilen şarkıları ve harika sesi ile müzikseverlerin gönlünde taht kuran Pınar Aylin ile gerçekleştirdiğimiz sohbette biz merak ettiklerimizi sorduk, o bize samimiyetle içini açtı…

İletişim okurken müziğe ilginiz nasıl başladı? Bu alanda pek çok başarı elde etmişken neden birden gazetecilikten uzaklaştınız?
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okurken 2 yıl TRT’de sunuculuk yaptım. Sonrasında kendi programlarımı da hazırlayıp sundum, ancak İzmir’den İstanbul’a, albüm için gidişimle birlikte gelen başarılarla, gözüm müzikten başka bir şey görmedi. Şimdi olsa ikisini aynı anda devam ettirirdim.

• Tekrar gazeteciliğe dönmeyi düşünüyor musunuz?
Bir kaç sene önce televizyona yaptığım çok özel bir proje vardı; “Hayal Ağacı” isminde… Belki ileride bana ait bu formatı geliştirebilirim ama şimdilik yazmak ön planda benim için.

• Müzisyenlik, televizyonculuk, yazarlık gibi birçok alanda çalışmanız var? Hepsinin nasıl altından kalkıyorsunuz?
Müzik tabii ki göz ağrısı, 20 sene 8 albüm dile kolay, ömrümün yarısı. Şu anda hayatımda ilk planda değil ama gelecek ne getirir bilinmez… Yazmak ise öyle müthiş bir heyecan ve keyif ki uzun zamandır romanla yatıp, romanla kalkıyorum. Ben ürettikçe beslenenlerdenim ve ne mutlu ki çok özel “hediye”lere sahibim.

• Yaptığınız işlerde kendinizi en iddialı bulduğunuz alan hangisi?
Sahnede canlı performansta limitsiz, süresiz şarkı söyleyebilecek bir güç geliyor ve içimden sanki başka bir şey çıkıyor. Ancak yazarken de bambaşka bir boyuta gidiyorum.
Ayrım yapmam güç ama kalıcılık adına roman daha fazla heyecan veriyor.

• Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Kendimi anlatmak ya da tanımlamak aslında çok tercih ettiğim bir durum değil. Çünkü başkalarının bizi anlatması daha naif ve doğru geliyor. Ama kısa bir cümle kuracak olursam; “Ne görüyorsanız o.”

• En beğendiğiniz müzisyen ve en beğendiğiniz edebiyatçı kimdir?
Zülfü Livaneli, Ayşe Kulin ve büyük usta Yaşar Kemal. Müzisyen olarak dünyadan en çok dinlediklerim Barry White, Frank Sinatra ve Seal.

• Yepyeni bir kitapla edebiyat dünyasına adım attınız. Kitap fikri nasıl ortaya çıktı? Yazmak nasıl bir süreçti?
Roman aslında çok tutkulu, masalsı bir aşk hikayesini anlatsa da asıl kitap, belki de gizli hazine onun içinde saklı; yani “21”… İlk önce not aldığım başlıklarla zamanının gelmesini bekleyen, nerede başlayıp nerede biteceğine kendi karar veren, hiç bir şeyin tesadüf olmadığı gibi, yirmibir bölümde nihayetlenmesinin de benim için bir anlam taşıdığı, içimden daha doğrusu ruhumdan damla damla, adeta damıtılarak çıkanların kitabı. Son bölüm yani “tefekkür” geldiğinde anladım aslında kitabın bittiğini…
Çünkü onun üstüne söylenebilecek pek bir şey kalmadığında içim tamamlanma hissiyle rahatladı. Zaten her zaman hayallerinin peşinden giden biri oldum, hep iç sesimi dinledim. İyi ki de öyle yapmışım, bugün elimde, “Benim sonsuzluk kapım” dediğim bu kitabı tutuyorum. Bazen insan en güzel şeyleri akışa bıraktığında yaşar ya, işte “Peri Masalı” tamamen bu akışın ve inanmanın hikayesi. İstanbul’da şekillenen, Çeşme’de büyüyen ve Afrika’da nihayetlenen yolculuk ve gerçekle hayali birleştiren bir yaşam öyküsü.

• Yazı mı hayatınızda daha çok yer tutacak, müzik mi? Sizin için duygu ve düşüncelerinizi yazarak mı ifade etmek daha kolay, yoksa müzikle mi?
Yazı çok önde şu anda, hatta şimdiden 2. romanın kurgusu hazır kafamda. En çok ne için heyecan ve tutku duyarsam, onun peşinden gideceğim ki bu şu anda yazmak, yazmak, yazmak diyebilirim.

• Yeni kitabın kurgusu hazır diyorsunuz, ne zaman okuyabileceğimizle ilgili şimdiden bir şey söyleyebilir misiniz?
Henüz bir şey söylemem mümkün değil, kafamdaki yeni macera doğru zamanı bekliyor sanırım…

• Aşkı yaşamak mı zor, yoksa yazmak mı?
Roman, bir hayali bedenlendirmek gibi aslında. Oysa gerçek hayat çok sert kesikler atabiliyor bize “aşk” adı altında. Uçsuz bucaksız hayal dünyasında ne güzel ki bir kahraman yaratıp ona her şeyi yaşatabiliyoruz. Ama gerçekte, yara almaktan korktuğumuz için aşktan da korkar haldeyiz. Halbuki kitabın kapağında söylediğim gibi; “En büyük kaşiftir aşk, ancak yanmayı göze alanlara ve aşkın peşini hiç bırakmayanlara görünen.” Gerçek aşk plansızdır, stratejilerin işe yaramadığı belki de tek şeydir. Duygularımızı bizi yaradanımızla bağlantıda tutan bir yol olarak görüyorum ve sanırım bu yüzden çok önemsiyorum.

• Yeni projeler, planlar var mı?
Ben uzun zamandan beri hayatımdan alternatifleri çıkardım. Az ama öz insan barındıran, sade ama iddialı, asla sıradan olmayan bir yaşam şekli tercih ettiğim.
Peri Masalı “21” de asıl amacım bir ışık, ufak da olsa bir el feneri olabilmek esas benliklere, ruhlara… Yani artık çok fazla plan da yapmıyorum, amacım belli, yolum belli, teslimiyetle yürüyorum. Işığımız çoğaldıkça mutluluğum artacak ve kitabın son sözünde söylediğim gibi; “Açılan bir çift göz, değişen bir tek bilinç ve ışığı gören bir tek ruh için bile her çabaya değer. Sevgiyi çoğaltabilme gücümüzün farkında olmamız tüm kalbimle dilediğim…”


Bir Cevap Yazın