“Mutluluğumuzun sırrı, bireysel özgürlüklerimize duyduğumuz saygı…”

Geçtiğimiz hafta ünlü tiyatro oyuncusu Volkan Severcan’ın eşi Müge Severcan’ın evine konuk oldum. Volkan’ı, Müge’yi dünyalar tatlısı kızları Melis’i yıllardır tanımama rağmen röportaj yapmak ayrı bir keyifti. Müge’yle söyleşirken Mevlana’nın şu dizeleri geldi aklıma; “Biz sevdik mi yer oluruz/ Biz sevdik mi sel oluruz/Biz sevdik mi lal oluruz/Biz sevdik mi can oluruz…” Çünkü Müge gerçekten sevgi dolu, candan, enerjisi yüksek, pozitif biri…

Müge Severcan, Ferah Sancak

· Siz televizyoncusunuz bildiğimiz kadarıyla… Ancak, sizi ekranlarda hiç görmedik. Başarılı oyuncu Volkan Severcan’ın eşisiniz evet ama biz bu kimliğinizin dışındaki Müge Severcan’ı tanımak istiyoruz biraz da…

Ben 1971 doğumluyum. İşletme mezunuyum. Haklısınız, eskiden televizyoncuydum ben de. Ancak her zaman işin arka tarafında olmayı seçtim. Bu seçim sadece benimle ilgili değil, Volkan da magazinsel yönü olan biri değil. Volkan çok yoğun çalışıyor. Bu düzen içinde doğal olarak ben hep arka planda kalmayı seçtim. Kızıma iyi bir anne, eşime de iyi bir eş olmak istedim ve böyle bir düzen oluştu kendiliğinden. Ben eskiden beri kamera önünde olmayı, fotoğraf çekimini falan sevemedim. Bu tip şeyler bana göre değil sanırım. Rahat değilim kamera önünde. Rahat olamayınca da ben ben olmaktan çıkıyorum.

· İş hayatından neden vazgeçtiniz?

Söylediğim gibi iş hayatıma ilk olarak televizyonculukla başladım. Sonra kızım olacağı zaman, bebeğimi başkasının büyütmesini istemiyorum diye düşündüm. Ben şuna inanıyorum; ya iyi bir anne, ya da iyi bir iş kadını olursun. İkisini de gerçek anlamda ‘iyi’ yapabilmek çok zor. Ben de iş hayatımı bıraktım. Ta ki Melis ilkokula başlayana kadar… Daha sonra bir süre özel bir okulda görev aldım. Ardından Volkan’la bir şirket kurduk. Şimdi bizim şirketin finansal kısmıyla ilgileniyorum.

· Peki Volkan Bey’le nasıl, ne zaman tanıştınız?

1997’de tanıştık. ATV’de çalışıyordum, o zaman televizyonculuğun en parlak dönemleriydi belki de… Afife Jale Tiyatro Ödül Töreni’nin ilki yapılıyordu. Benim de liseden arkadaşım olan, tiyatro oyuncusu Şebnem Özinal beni aradı, “Afife Jale Tiyatro Ödül Töreni var, gelir misin?” dedi. “Tamam” dedim. Törene gideceğim diye kuaföre gittim, Şebnem aradı. Köpeği hastalanmış, hastaneye götürmesi gerekiyormuş, gelemiyor. “Ben tek başıma ne yapacağım?” dedim. Şebnem de “Volkan Severcan’ı tanıyor musun? O da adaylardan biri ve o da yalnız gidiyor. Volkan’ı arayalım, gelsin seni alsın, birlikte oturursunuz. Tören bittikten sonra da kokteyle yine birlikte katılırsınız” dedi. Kuafördeyim artık, hazırlanıyorum, hayır deme şansım yok. “Tamam” dedim. Volkan geldi, tanıştık. Atatürk Kültür Merkezi’ne gittik. Televizyonda çalıştığım için İstanbul’daki magazin basınını da tanıyorum tabii. Ön kapıdan giriyoruz, flaşlar patlıyor falan… Beynimin içinden bir sürü şeyler geçiyor. Bir yandan yürüyorum, bir yandan da “Tanışalı 5 dakika olmuş daha… Bir dedikodu çıkar mı, çıkmaz mı?” diye düşünüyorum. Volkan da aday olduğu için, bize ayırılan koltuklarda “Volkan Severcan ve Eşi” yazan bir etiket koymuşlar. Oturduk biz. Her adaydan 4 kişi çıkıyor. Kazananın ismi okunduğunda yanında oturan kim varsa, tebrik ediyor, boynuna sarılıyor. Sürekli bunu düşünüyorum, “Kazanırsa ben ne yapacağım? Kalkıp boynuna sarılsam niye sarılıyorum? Ama, yanında eşi olarak gitmişim tebrik de etmem gerek…” Suat Sungur’la aynı oyunu oynuyorlar. Sıra Volkan’ların kategorisine geldi. Suat Sungur’un adını duyduğum an deli gibi alkışlamaya başladım. Nasıl sevindim anlatamam. Bir de tam o anda salon kararıyor ve spotlar kazanana dönüyor. Tahmin edebili-yorum o halini…Çok zordu gerçekten. Salon karardı, dört taraftan spot bize döndü. Bütün salon bize bakıyor. Benim de saçımı dağınık bir topuz yapmıştık o gün. Arka sıramda bir hanımefendi, omuzuma dokunup saçımı gösterdi. “Etiket” dedi, “Kafanıza yapışmış… “Volkan Severcan ve Eşi” yazan sticker saçıma yapışmış. Volkan baktı, “Ne o, beni kafanıza taktınız galiba?” dedi. Ben nasıl sinirlendim biliyor musun? Sinirimden kokteyle kalmadım. Çıktım törenden. Bizim ilk tanışmamız böyle oldu, ilk gördüğüm gün kafama taktım onu yani…

divamagazin-mugesevercan

· Magazinden uzak kalmayı nasıl başardınız sevgiliyken? Hatta şimdi de sizi magazin basınında görmüyoruz…

Bizim evlenmeden önce görüşme sürecimiz çok kısa oldu. Haziranda çıkmaya başladık, 6 ay içinde evlendik. Evlendikten sonra da magazinsel bir yaşam tarzını seçmedik. Bizim çekirdek bir arkadaş grubumuz var. Birlikte gittiğimiz yerler belli. Zaten Anadolu Yakası’nda oturuyoruz İstanbul’da. Bir gün Bebek gibi bir yerde yemek yersek, belki o zaman haber olur ama o da bizim tercihimiz olmadı.

· O zaman bu ‘Nerede olursak olalım yakalanıyoruz!” muhabbeti doğru değil mi?

Yok ben ona inanmıyorum.

Volkan Severcan: Yakalanmak değil o… Bazı kişiler medyanın gücünü kendi mesleklerinde, özel hayatlarında bir yerlerde kullanmak istiyorlar. Bu benim tercihim olmadı. Çünkü ben zaten bir tiyatro oyuncusuyum. 35 senedir bu sektördeyim. Ve bunca yıldır, “Aman benim fotoğrafımı çeksinler de magazin gündeminde olayım” gibi bir gayretim olmadı.

Müge Severcan: Aksine galalara gitmez, bazı davetlere katılmaz. Hatta bazen ben “Saçmalama gitmen lazım” derim ama o hiç böyle bir şeyi tercih etmiyor.

· Orada olmadan da Volkan Severcan olunuyor demek ki…

Volkan Severcan: Dediğim gibi ben 35 yıldır bu mesleği yapıyorum. Halen tercih edilen bir aktörüm. Hep çalıştım, hiç işsiz kalmadım. Bugüne kadar hep iyi işlerde oynadım. Bizim meslekte sürdürülebilir olmak çok zordur. Bu, mesleki itibar gerektiren bir şeydir. Birileri gelir, 2 – 3 gün gündemde adını duyar, yüzünü görürsün ama bir kaç yıl sonra ne görürsün ne ismini duyarsın. Ben böyle bir aktör değilim zaten. Ölene kadar da bu mesleği yapmak istiyorum.

Müge Severcan: Türkiye, çok fazla tüketim toplumu… Bu bir şarkıcı için de geçerli. Bir şarkıcı çıkıyor, yeni bir şarkı yapıyor, klip çekiyor. O klip bir hafta sonra eski klip oluyor. Volkan ve Volkan’ın çevresindeki insanlarla, yeni nesil ünlü olan arkadaşlar arasında çok büyük fark var. Zannedersin ki Instagram’da fenomen olan, bir dizide başrol oynayan (ya da oynadığını zanneden) güzel ve yakışıklı çocuklar hepsi birer Türkan Şoray, Kadir İnanır ya da Metin Akpınar falan oluyorlar. Ama Volkan’lar öyle değil. Bir yaş büyük ya da bir üst sınıfında bile olsalar, onlar hocaları ve ağabeyleri. İnanılmaz bir saygı var.

divamagazin-mugesevercan2

· Kıskançlık konusu hakkında da fikrinizi almak istiyorum. Örneğin; oyuncu ya, başkasıyla evli rolü oynuyor, sarılıyor, öpüyor rol gereği. Tabii bu bakış açısı profesyonellik gerektiriyor mutlaka ama, sonuçta eşiniz profesyonel oyuncu olabilir ama siz değilsiniz? Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Bu bir seçim diye düşünüyorum. Ben her zaman Volkan’a inandım. Hayatta her şeyin bir bedeli var; güzel olmanın, çirkin olmanın, zayıf veya kilolu olmanın, evli-bekar, zengin-fakir olmanın hep bir bedeli var. Ben Volkan’la evlendim. Bunu seçtikten sonra onun işine saygı duydum. Aslında beni, insanların bana bakış açıları rahatsız ediyor.

 

Volkan Severcan: Kıskançlık, endişenin sonucunda ortaya çıkar. Yani dolayısıyla karı kocalar zaten böyle şeylere sebebiyet vermezler. Bu durum her meslek için geçerli aslında.

 

· Ben tanıyorum zaten Melis’i ama, birazcık da kızınızdan bahsetsedelim… Nasıl bir annesiniz?

Ben bağlı değil, bağımlı bir anneyim. Bizim için ‘Milattan Önce’ – ‘Milattan Sonra’ diye bir şey yok, çocuktan önce ve çocuktan sonra var… Evlendikten çok kısa bir süre sonra çocuğumuz oldu. Melis’ten sonra hayatımızda her şey değişti. Biz bittik ve sadece Melis var. Hayatta tek istediğim şey oydu. Şu an Fransa’da üniversitede okuyor. Ne okuduğunun, nerede okuduğunun hiç önemi yok. Benim tek bir saplantım var. Melis ileride, “Ben sevgiyle büyü-düm. Annemle babam beni çok severdi” desin. O yüzden çok fazla da hırsları olan bir aile değiliz. Melis’i de çok hırslı, “En iyi notu ben almalıyım, en en en olmalıyım…” diye yetiştirmedik. O çok pozitif ve sıcak kanlı bir genç kız. İleride de eğlensin, gülsün, insanları mutlu etsin, o tarz bir iş yapmak istiyor. İletişim okuyor. Organizasyon işini de seviyor ve böyle bir işe yönlenebilir.

· Volkan Bey en son oynadığı dizide çok evcimen, ılımlı, naif, sürekli eşini mutlu etmeye çalışan birini oynuyor. Peki evde nasıl bir eş?

Volkan, orada gördüğünüz gibi çok ılımlı, çok sıcak, karısını gerçekten mutlu etmeyi çok isteyen biri ama hayatı boyunca da kendi istediğinden başka hiçbir şey yapmayan biri… Her şeye ‘Evet’ der. Evliliğimiz boyunca, “Nereye gidiyorsun? Ne yapıyorsun? Kaçta geleceksin?” tarz sorular duymadım. Dolayısıyla öyle sıkıntılar da yaşamadım. Biz birbirimizin kişisel alanlarına, bireysel özgürlüklerine saygı duyuyoruz. Mutluluğumuzun da sırrı bu bence.

· Volkan Bey, İzmir Enternasyonal Fuarı hakkında neler söyleyeceksiniz?

Folkart, kültür ve sanat alanında bir çok alanda çeşitli destekler veriyor. Bunun en güzel örneklerinden birisi de İzmir Enternasyonal Fuarı’na verdiği destektir. Folkart bu yıl 3. kez İzmir Enternasyonal Fuarı’nın ana sponsorluğunu üstlendi. Bu sponsorlukta neler var? Folkart; müzik, konser, tiyatro, gösteri sanatları, eğlence… kısacası kültür ve sanata dair birçok noktada fuara destek veriyor. Dünyanın her yerinden sanatçılar geliyor. Özellikle dünyaca ünlü festivallerde gösterilerini sunan ödüllü sanatçılar İzmir Enternasyonal Fuarı’nda olacaklar. Ve tüm bunlar ücretsiz. Rock konserleri, Mogambo Caz Geceleri müzikseverlerle olacak. Tiyatro oyunları ise tiyatroseverlerlerle buluşacak. Ayrıca, Sokak Gösterileri’nde dünyaca ünlü gruplar performanslarını sergileyecekler. Yine dopdolu bir fuar bizi bekliyor…

Söyleşi için ikinize de teşekkür ederim.

Biz teşekkür ederiz.


Bir Cevap Yazın