Ülkemize gelen yüzlerce şarkıcı arasında bizlerle ayrı bir gönül bağı kuran, yurt dışındaki röportajlarında Türkiye’den övgüyle söz eden İspanyol Diva Monica Molina, 7 Eylül’de İzmir Enternasyonal Fuarı Çim Konserleri kapsamında sahne alacak.
Tu Despedida” “Vuela”, “De Cal y Arena”, “A Vida”, “Mar Blanca” ve “Autorretrato” isimli 6 albümüyle aşk rüzgarları estiren Monica Molina, en güzel şarkılarını İzmirli hayranları için seslendirecek. Son albümü Autorretrato’nun albüm kapak çekimlerini İstanbul’da gerçekleştiren ve röportajlarında “Ben Türkiye’yi çok seviyorum, Türkler de beni çok seviyor. Orada olmak, nefes almak bile bir ayrıcalık” diyen Monica Molina, İzmir Enternasyonal Fuarı Çim Konser Alanı’nda dinleyicilerine unutulmaz bir yaz akşamı yaşatacak. Bu keyifli konser öncesi Molina ile keyifli bir röportaj yaptık.

Müzikle başlayalım. Başarıyla sürdürdüğünüz kariyerinizdeki kırılma noktası neydi?
İlk albümüm “Tu Despedida” ile altın plak kazanmıştım. Bu çok büyük bir motivasyon oldu benim için. Gelecek için daha cesur adım atmamı ve kendime daha çok güvenmemi sağladı. Yine 2002 de benim için olağanüstü bir yıldı. O yıl yayınladığım “Vuela” albümümle hem farklı ülkelerden çok güzel dönüşler almıştım hem de ardı ardına konserler vererek kariyerimde bugün olabildiğim yere gelebilmek için ilk adımlarımı atmıştım. O albümdeki şarkıların radyolarda gördüğü ilgi bana müzikal anlamda çok büyük bir cesaret de vermişti.
Sahnede söylerken sizi en çok duygulandıran, ne kadar zaman geçse de eskimeyen şarkınız hangisi?
Pequeño Fado’nun benim için yeri çok ayrıdır. Bu şarkıyı Türk dinleyicilerim de çok seviyor. Konserlerde o duygu yoğunluğunu tüm bedenimde, ruhumda hissediyorum.
Sizin için “Aşkın Sesi” diyorlar, neden? Siz aşkı nasıl anlatıyorsunuz?
Romantik şarkılar söylediğim için böyle diyorlar sanırım… Aşk, hayatı daha iyi ve güzel bir hale getiren en güçlü duygu bence. Şarkılarımda da bunu farklı biçimlerde anlatıyorum. Ben her şeyi aşkla, sevgiyle anlamlandırıyorum, aksini zaten düşünemiyorum.
Geçtiğimiz günlerde Fuat Güner ile Roma’da çektiğiniz programı izledim, çok keyifli bir program olmuş. Sizin için nasıldı?
Evet, sevgili Fuat Güner ile Roma’da buluştuk, müthiş güzel bir program çektik. Hem sohbet ettik hem de birlikte şarkılar söyledik. Benim için inanılmaz keyifliydi. Roma’da Forum Music Village stüdyosunda çektik programı. 1960’ların sonunda kurulmuş çok ilginç bir stüdyo. Hala işleyen bir kilisenin altında yer alıyor, bu açıdan dünyada bir benzeri daha yok diye biliyorum. Çok önemli sanatçıların kayıtlarına ev sahipliği yapmış. Bildiğiniz birçok filmin müzikleri bu stüdyoda kaydedilmiş. İçinde 50 yıllık enstrümanlar var. Örneğin La Vita é Bella (Hayat Güzeldir) filmiyle Oscar alan Nicola Piovani buradaki celestayı kullanmış. Böyle bir atmosferde Fuat’ın sıcak sohbetiyle zaman nasıl geçti anlamadım, benim için hep çok mutlu hatırlayacağım bir anı oldu.
Sanırım şu anda Roma’da yaşıyorsunuz… Taşınmaya nasıl karar verdiniz, orada günleriniz nasıl geçiyor?
Roma’ya ilk kez 30’lu yaşlarımın başında gitmiştim. Herkese olduğu gibi ben de şehre aşık oldum. Sonra konserler için de geldim. Kızım büyüyünce ve şartlar düzene girince Roma’da yaşamaya karar verdim. Burada olmak bana çok iyi hissettiriyor. Kendimle baş başa kalabildiğim, çok huzurlu hissettiğim bir şehir Roma. Günlük hayatta aslında hepimizin sevdiği şeyleri yapıyorum. İyi bir kitap, güzel bir film, parkta ya da doğada zaman geçirmek, müzeleri gezmek beni çok mutlu ediyor. Hayatın sunduğu basit şeylerden tat almayı seviyorum.
İşiniz dolayısıyla çok sık seyahat ediyorsunuz. Seyahat etmek sizde nasıl duygular uyandırıyor? Seyahatlerinizde sizi en çok etkileyen yerleri paylaşır mısınız?
Seyahat bir macera ve güzel yanı da bilinmezliği… Tabii düzgün planlanmadıysa arada istenmeyen sürprizler de olabilir. Ama çok planlı seyahatlerin de o macera ruhunu öldürdüğünü düşünüyorum. Güney Afrika ve orada yaşayan hayvanlar, Panama jungle’ları (Bocas De Toro), Ortadoğu’daki çöller, Mısır ve elbette evim gibi hissettiğim Türkiye’nin güzelliği ve içindeki zengin kültür mozaiği beni çok etkiliyor.
Hiç yaşlanmıyorsunuz, hala çok güzelsiniz… Bunu neye borçlusunuz?
Çok teşekkür ederim, iltifat ediyorsunuz. Sağlıklı yaşamaya özen gösteriyorum. Uykumu almaya, dengeli ve sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Onun dışında yaptığım çok özel bir şey yok aslına bakarsanız… Sade ve huzurlu bir yaşam sürmeye çalışıyorum.
İzmirli hayranlarınızla ilk kez buluşacaksınız. Nasıl bir akşam olacak?
Türkiye ile bağlarım çok uzun yıllara dayanıyor. İstanbul’da birçok konser verdim. Yaz başında Antalya’da Akra Caz Festivali’nde sahne aldım. İzmir her zaman merak ettiğim şehirlerden biriydi, o yüzden bu ilk buluşma öncesi çok heyecanlıyım. Konserde benim en sevilen, en bilinen şarkılarımdan bir seçki hazırlayacağım. Güzel bir yaz akşamı yaşayacağımıza inanıyorum.
İlerleyen yıllar için planlarınız neler?
Yaşadığımız anın tadına varabilmek ve her anımızda mutlu olabilmek bence çok daha önemli. Geleceğe umutla bakmak istiyorum. Müzikal anlamda yepyeni şarkılardan oluşan bir EP yayınlayacağım, onun dışında bir ‘best of’ albüm düşüncem var. Repertuvarıma yeni bir Türkçe şarkı da katacağım, bunun üzerinde çalışıyorum.