Doğal güzelliği ve sadeliği ile dikkat çeken başarılı oyuncu Müge Boz, 750. özel sayımıza konuk oldu. Boz’a oyunculuk hakkındaki düşüncelerinden gelecekle ilgili planlarına kadar her şeyi sorduk. Güzel oyuncu bizi içtenlikle yanıtladı, ortaya da çok keyifli bir söyleşi çıktı…
Merhaba,ekranların sevilen yüzü olarak tanıdığımız Müge Boz’u bir de kendi ağzından dinleyelim. Oyuncu olma fikri nasıl doğdu?
Çocukluk hayaliniz miydi?
Çocukken sanatla ilgili bir iş yapmak istediğimi biliyordum, ancak tam olarak ne bilemiyordum. Dans olabilirdi, şarkıcılık olabilirdi. Sonradan medya alanında sanat yönetmenliği veya yapımcılık yapmak isterken yavaş yavaş kamera önüne geçtim. Sonrasında da önceden almış olduğum eğitimlerini yenileyerek kendimi oyunculuk anlamında geliştirmeye başladım.
Bir proje size ilk teklif edildiğinde kabul etmenizde neler etkili oluyor?
Her projede farklı bir parametre ön plana çıkabiliyor. Bazen hikayeyi çok beğendiğim için, bazen karakter çok oynamak istediğim bir karakter olduğu için seçiyorum. Bazen de oynayan diğer oyuncuların sinerjisi, yönetmen veya yapımcı da etkili olabiliyor. Bütün bu kriterler içerisinden değerlendirip yer alıp almayacağımıza karar veriyoruz.
Oyunculuk, hayatınızda neleri değiştirdi?
Birçok şeyi değiştirdi. Mesleğim oldu bir kere, daha ne olsun? Ve hayatım ona göre şekillenmeye başladı. Öncelik sıralamam, kendime bakmam, beslenme şeklim, arkadaşlıklarım, gittiğim yerler, seçtiğim kelimeler… Hepsi duruma göre şekillendi ister istemez.
Oyunculuk dışında farklı çalışmalar yaptığınızı görmekteyiz. Özellikle organik yaşam üzerine değerli girişimlerde bulundunuz. Bize bu projeden de bahsedebilir misiniz? Bu girişim nasıl doğdu?
Doğa ve toprak her zaman ilgi alanımdaydı zaten. Doğada olduğumda kendimi çok daha iyi hissettiğimi fark ettiğimden beri konuya daha da odaklanmaya başladım. Bedenimi tanımak, onun nasıl işlediğini daha detaylı şekilde öğrenmek istedim. Genel geçer cevaplar yetmemeye başladı bana. Zaten her şeyin en doğalını tüketen bir aileyiz. Biz ketçabı, mayonezi, kolayı dolabımızda hiç görmeden büyüdük. Balımız, tarhanamız hep köyden geldi. Yemek yapmak ve yemek konusunda çok ilgiliydim her zaman. Yemek benim için bir tutku. Ve tüm bunlar birleşince de sağlıklı, farklı ve lezzetli yemekler yapmak üzere işe giriştik. Glutensiz ve vegan mutfaktan oluşan Makai’yi kurduk.
Organik beslenme, aromatik bitkiler gibi konularda gelecekte başka projeleriniz olacak mı?
Evet olacak. Bu sadece bir başlangıç.
Anadolu bitkilerinin sürdürülebilirliğini konu alan bir sosyal sorumluluk projesinde, Iva Natura Kozmetik Kısa Film Yarışması’nda jüri üyesisiniz. Bu projeden bize bahseder misiniz?
Anadolu toprakları, endemik ve şifalı bitkiler bakımından oldukça zengin topraklar. Maalesef pek kıymetini bilemiyoruz. Topraktan, üretimden ve doğadan uzaklaştık. Bu açıdan bakıldığında, Iva Natura’nın böyle bir yarışma düzenleyerek konuya farkındalık getirmesi ve teşvik etmesi çok güzel bir durum. Ben de bu projeye destek vermekten çok mutluyum.
Siz, Anadolu bitkileri üzerine kısa film çekseniz hangi bitkiyi seçerdiniz, nasıl bir konusu olurdu?
Lavanta olurdu. Çünkü lavanta çok şifalı bir bitki. Vücudun farklı noktalarında çok güçlü tedavi edici özellikleri var. Görüntüsü, kokusu da çok hoş, rahatlatıcı ve dinginlik veren bir hissi var. O nedenle lavantayı seçerdim.
Sizi önemli markaların çalışmalarında marka yüzü olarak da görüyoruz. Taşıdığınız tasarımlar çok şık. Hyperfolk çalışması nasıl doğdu?
Hyperfolk benim çok eskiden beri tanıdığım Ferhat Kazancı’nın yeni markası. Cool ve doğal kadın konseptiyle hazırlanan kreasyonları için çok güzel bir çekim yaptık. Bu tarz farklı çalışmalar yapmayı seviyorum.
Hayatının bir bölümünü İzmir’de geçirmiş birisiniz. İzmir’in kızlarının güzelliği meşhurdur. Sizin güzellik ve bakım tüyolarınız nelerdir?
Güzellik ve bakım için en önemli tüyo iyi beslenmek. Şeker, işlenmiş yiyecekler ve asidik yiyeceklerden elimden geldiğince uzak durmaya çalışıyorum. Esansiyel yağlarım var oldukça. Onlar hakkında araştırmalar ve okumalar yapıyorum ve amaca göre kendi karışımlarımı hazırlıyorum. Mesela en son şifalı papatya ve lavanta yağı ile bir karışım yaptım. Aynı zamanda teknoloji ve bilimin gücü ile hazırlanmış güvenilir kozmetik markalarının kremlerini de kullanıyorum. Kendimi hem doğanın hem de teknolojinin ellerine teslim ediyorum diyebiliriz.
İzmir’e geldiğinizde en çok neler yapmayı, neler yemeyi seviyorsunuz?
İzmir’de, genelde annemin yemeklerini yiyorum. Ege’nin taze sebze ve meyvelerini oldukça tüketmeye çalışıyorum. Bir de yıllardır ailemle gittiğimiz artık klasik haline gelen balıkçılarımız var, onlara gidiyoruz aile yemeğine. Zaten onun dışında pek de vaktim olmuyor. İzmir benim için ailemle geçirebileceğim zaman demek. Köye gittiğimde de köyde kendimiz toplayıp, yemekler yapıyoruz…