“Güzellik bir bütündür, ancak kusurları görmek ve onları düzeltmek de bizim işimiz…”

 

Prof. Dr. Ufuk Bilkay, başarılı bir eğitim ve uzun dönem süren bir çalışma sürecinin ardından, eşi Op. Dr. Özge Bilkay ile birlikte 2016 yılında kurmuş oldukları Bilkay Klinik Estetik Cerrahi Merkezi’nde çalışmalarını sürdürüyor. Ameliyatlı ve ameliyatsız estetik uygulamaların titizlikle yapıldığı merkez İzmir’de olmasına ragmen yurt içi ve yurt dışından da çok sayıda hasta kabul ediyor. Bu hafta Diva’nın konuğu olan Prof. Dr. Ufuk Bilkay’a hem merkez hem de estetik hakkında merak ettiklerimizi sorduk.

 

genel-divamagazin 

Bilkay Klinik Estetik Cerrahi Merkezi’nin yolculuğunu öğrenmek isteriz. Bize çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Ben 26 yıldan beri estetik ve plastik cerrahi biliminin içerisinde yer alan bir hekimim. Eğitimimi Ege Üniversitesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği’nde tamamladım. Aynı klinikte; asistan, baş asistan, yardımcı doçent doktor, doçent doktor ve profesör doktor olarak her kademede hizmet verdim. Bu süre içerisinde, ayrı dönemlerde 2 defa Amerika Birleşik Devletleri’nde Atlanta Emory Üniversitesi ve Cleveland Clinic hastanelerinde, tüm dünyada çok iyi bilinen hocalarla estetik cerrahi konusunda uzun dönem çalışma ve bilgi paylaşımında bulunma şansım oldu. 2011 yılının nisan ayında Ege Üniversitesi’ndeki görevimin yanında muayenehanemi açarak özel hekimlik hayatıma da başlamış oldum. 2016 yılında, eşim Doktor Özge Bilkay ile beraber estetik ameliyatların yanı sıra, her türlü ameliyatsız estetik uygulamaların da yapıldığı Bilkay Kliniği kurarak işimizi daha farklı bir noktaya taşımış olduk.

Merkezinizde hangi uygulamaları ve hizmetler veriyorsunuz?

Bilkay Klinik’te; burun estetiği, yüz estetiği, göz çevresi estetiği, meme estetiği, karın bölgesi estetiği, bacak estetiği, postbariatrik vücut şekillendirme, meme kanseri sonrasında memenin yeniden yapılması gibi ameliyatlı estetikler ve dolgu-botoks, altın iğne radyofrekans ile cilt gençleştirme, yüz ve vücut sıkılaştırma, akne ve selülit tedavisi, normal ve Oxygeneo medikal cilt bakımı, sıcak lazer lipoliz ile bölgesel yağların tedavisi, PRP ve mezoterapi, kalıcı kaş şekillendirme gibi ameliyatsız her türlü estetik uygulamaları hizmetlerini sağlıyoruz.

İzmirliler sizi en çok hangi konularda ziyaret ediyor?

Aslında kliniğimizi sadece İzmirliler değil, İstanbul dahil ülkemizin her şehrinden ve yurt dışından hastalarımız ziyaret etmekte. En çok danıştıkları konular ise burun estetiği, yüz estetiği, vücut estetiği, dolgu, botoks ve diğer ameliyatsız estetik uygulamalar oluyor.

Prof. Dr. Özge Bilkay-divamagazin

Bize ekip üyelerinizden de bahseder misiniz?

Kliniğimizde; 2 hekim (Prof. Dr. Ufuk Bilkay, Op. Dr. Özge Bilkay ), 1 hemşire (Eda Ulukan Şengöz ), 1 hasta ilişkileri asistanı (Merve Gömceli ), 2 uzman estetisyen (Atiye Işıkver, Hülya Yavuz ) ve 1 yardımcı personel (Vildan Özsavrangil ) olmak üzere 7 kişilik bir ekiple hastalarımıza hizmet veriyoruz.

İzmir yaz aylarında çok sıcak oluyor. Dolayısıyla bazı uygulamalar gerçekleştirilemeyebiliyor. Yaz öncesinde ve sonrasında dikkat edilmesi gereken uygulamalar neler?

Evet, İzmir’de güneşten yana şanslıyız ama leke tedavileri haricinde özel bir kısıtlama yok. Yüz ve burundaki estetik ameliyatlarda 1-2 hafta güneşe çıkmamak, vücut estetiği ameliyatlarında 10 gün kadar serin ortamlarda kalmak yeterli…

 

Hastalarınızla iletişimde hangi kanallardan faydalanıyorsunuz?

Hastalarımızla iletişim kurarken, aslında her kliniğin kullandığı kanalları biz de doğru bir şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Yazılı basın, sosyal medya, internet sitemiz yoluyla hastalarımızı bilgilendirmeye ve onlara ulaşmaya çalışıyoruz.

 

Sosyal medyanın toplumdaki estetik algısı ve sağlık konularına etkisi nedir?

Son dönemlerde sosyal medyanın estetik uygulamalar üzerinde çok büyük etkileri oldu. Estetik uygulamalara olan merak ve isteği önemli ölçüde artırdı. Sadece ülkemizden değil, yurt dışından da ülkemize hasta akışının artmasını sağladı. İnsanlar estetik cerrahinin ulaşılabilir bir şey olduğunu sosyal medya sayesinde öğrendi bence. Ancak, önemli bir olumsuz etkisi de şu; bazen gerçekleşmesi mümkün olmayacak beklentilerin de ortaya çıkmasına sebep oldu.

Mesleğe başladığınızdan beri ne gibi değişiklikler gözlemlediniz? Özellikle teknolojik gelişmeler için neler söylersiniz?

Teknoloji çok hızlı değişiyor. 1992 yılında bu mesleğin içerisine girdim. O dönemlerden bu zamana kadar, hem estetik uygulamalarda kullanılan teknoloji ürünlerinde, hem de cerrahi tekniklerde inanılmaz bir değişim ve ilerleme kaydedildi. Bu değişikliklerin yaptığımız ameliyat ve uygulamaların sonucuna olumlu yönde büyük katkılar sağladığını rahatlıkla söyleyebilirim. Lazer, ultrason ve radyofrekans teknolojileri hayatımıza girdi ve hemen her sene bir üst jenerasyonları ile karşılaşıyoruz. Kullandığımız cerrahi el aletleri, liposakşın için kullanılan yeni teknolojler (lazer, vazer, ultrason, lipomatik) ve tanımlanan yeni cerrahi teknikler elde ettiğimiz sonuçların da çok daha iyi olmasına yardımcı oldu.

Bir doktor olarak mesleğinizde önceliğiniz nedir?

Bana göre doktor olmak diğer mesleklerden, cerrahi diğer tıp dallarından, estetik cerrahi de diğer cerrahi dallardan çok farklı ve zor. Sonuçta genel sağlığı tehdit eden bir durum ortada yokken, bir insanı ameliyat ediyorsunuz ya da ona ameliyatsız bir estetik uyglama yapıyorsunuz. Bu nedenle en çok dikkat ettiğim şey; hastaya zarar vermeden, yapılacak ameliyat ya da uygulamadan elde edilecek sonucu hastanın mümkün olduğunca anlamasına yardımcı olmaya çalışmak oluyor. Bu da mesleğimizin en zor tarafı; çünkü hastalar bazen mümkün olmayan beklentilerle bize geliyor ve hekimi yönlendirmeye çalışıyor. Bu noktada durumu iyi yönetmek gerekiyor.

Her alanda olduğu gibi işin ehli insanlara uygulama yaptırmak önemli. Ancak günümüzde farklı alandan pek çok kişinin estetik ve dermokozmetik uygulamaları gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bunlar için neler söyleyebilirsiniz?

Ameliyatlı ve ameliyatsız estetik uygulamalarda bu konu çok büyük bir sağlık problemi olmaya başladı ve bana göre giderek de artacak. Çünkü yetkisi ve eğitimi olmayan bir sürü kişi bu işleri yapmaya başladı. Biliyorsunuz bir işi daha ucuza yaptığını iddia eden her zaman vardır. Plastik cerrahlar bile eğitimleri boyunca kraniyofasiyal cerrahi, maksillo fasiyal cerrahi, mikrocerrahi gibi çok ileri cerrahi teknikleri yapmaya başladıktan sonra estetik cerrahi ameliyatlarını yapabilecek cerrahi yeterliliğe ulaşabilmektedir. Durum böyleyken hiç bir eğitimden geçmeyen, belgesi olmayan doktorlar, doktor bile olmayan hemşire, estetisyen, anestezi teknisyeni gibi kişiler veya sağlıkla uzaktan yakından alakası olmayan kişiler özellikle ameliyatsız estetik uygulamaları “ben yapıyorum” diyerek ortaya çıkma cesaretini gösterebiliyor. Malesef bunları engelleyecek bir denetim mekanizması da yok. Günümüzde güzellik salonları Sağlık Bakanlığı denetiminin dışında kalan yerlerdir ve bu uygulamalar oralarda malesef uygunsuz koşullarda, yetkisiz ve ehil olmayan kişiler tarafından da yapılmaktadır. Burada hastalara da çok önemli görev düşmektedir. İleride telafisi olmayacak zararlardan korunmak için kendilerini eğitim almış hekimlerin eline teslim etmeleri, bir anlamda ‘selfcontrol’ yapmaları gerekiyor.

Bir plastik cerrah olarak insanlara baktığınızda yüzlerinde ve vücutlarında her kusuru farkediyor musunuz? Her kusurun düzeltilmesi gerekiyor mu sizce, güzellik bir bütün müdür?

Güzellik elbette bir bütündür, uyum ve orandır. Tabii ki kusurları görmek ve onları mümkün olduğunca düzeltmek bizim işimiz. Ancak kendi adıma konuşmam gerekirse; kliniğimize herhangi bir nedenle başvuran hastanın geliş sebebinden başka kusurlarını gördüğüm zaman, bu kusur, yapacağım ameliyatın sonucunu olumsuz yönde etkilemeyecekse veya elde edeceğimiz olumlu sonucu belirgin düzeyde azaltmayacaksa, ben hastanın ek olarak gördüğüm o kusurunu hastaya söyleyip onu da ameliyat etmeye çalışmıyorum. Çünkü hasta, kusurunun farkında değilse bunu kendisine söylemenin o kişiye hiçbir yararı olmayacaktır.

Prof. Dr. Ufuk Bilkay-divamagazin

Estetik ve plastik cerrahiyi bir heykeltraşlık olarak görmek doğru mu sizce?

Evet, yaptığımız iş bir yere kadar heykeltraşlık olabilir. Ancak unutmamak gerekir ki bizim malzememiz mermer, kil ya da ahşap değil. Yani söylemek istediğim şey; estetik ameliyat ya da uygulama bittikten sonra canlı dokular az önce saydığım malzemelerden farklı olarak ‘yara iyileşmesi’ dediğimiz fizyopatolojik bir süreci geçirmektedirler. Bu sürecin sonucunda verdiğimiz şekil bir değişim geçirmektedir ve bu bazen olumlu yönde, bazen de olumsuz yönde olabilir. Anatomik ve fizyolojik özelliklere göre iyileşme iyi ya da istenmeyen bir şekilde sonuçlanabilir.

Hastalarınız daha ziyade kadınlardan mı oluşuyor? Özellikle erkeklerin estetiğe bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elbette tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de hastalarımızın çoğunluğunu kadınlarımız oluşturmakta. Ancak geçmiş dönemlerden farklı olarak erkekler de özellikle burun, yüz estetiği ve yağ aldırma konularında giderek artan oranlarda estetik kliniklerine başvurmakta ameliyat ve uygulamaları yaptırmakta…

Özellikle yüzde ifadelerin değişmemesi ve doğal kalması nelere bağlı?

Estetik denince akla gelen her şey aslında değiştirme değil, bir iyileştirme çabası. Özellikle; kusurlu bir burunun kusurlarının düzeltilmesi, belli bir yaşın üzerindeki uygulamalarda amaç zamanla azalanları yerine koymak. Gençken var olan, örneğin daha dolgun dudak, kırışıksız ve aydınlık bir göz çevresi, daha yukarıdaki kaşlar ve yüz ovali gibi daha genç ve enerjik görünümü sağlayan unsurları tekrar kazandırmak ve korumak.

Bu prensiplerle hareket edildiğinde estetik yapılan kimse aynada kendine yabancılaşmaz ve doğal sonuçlar elde edilir.


Bir Cevap Yazın