Ferah Sancak ile “Ferah Sohbetler”

DR. AHU PAKDEMİRLİ:

“AİLEMİN BÜTÜNLÜĞÜ İÇİN ÜZERİME DÜŞEN HER FEDAKARLIĞI YAPMAYA HAZIRIM…”

Mevlana, “Mum olmak kolay değildir, ışık saçmak için önce yanmak gerek” der… Ben de saçtığı ışıkla çevresini aydınlatan Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli’nin sevgili eşi Ahu Pakdemirli ile bir araya geldim ve birlikte bir sohbet gerçekleştirdik. Oldukça keyifli geçen sohbette Ahu Hanım’ın iş hayatından çocuklarıyla ilişkilerine, bakan eşi olmaktan sorumluluklarına kadar her şeyi konuştuk. Ahu Hanım sorularıma içtenlikle yanıt verdi. Bundan sonraki hayatında, “Onlar benim her şeyim” dediği çocukları ve ailesi ile mutlu bir hayat diliyorum…

ahu-pakdemirli-roportaj-diva-magazin (3)

Öncelikle Doktor Ahu Pakdemirli kimdir? Sizi biraz tanıyalım…

1978 İzmir doğumluyum. Doğma büyüme İzmirliyiz. İlkokulu İzmir’de, Namık Kemal’de, ortaokulu Amerikan Koleji’nde okudum. Tıp okumak istediğim için liseyi Özel Türk Koleji Fen Lisesi’nde bitirdim. Ondan sonra, idealist bir öğrenci olarak tıp fakültesine girdim, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde 3 yıl eğitim aldıktan sonra yatay geçiş yaptım ve Marmara İngilizce tıbba girdim. İstanbul’da okul bittikten sonra TUS’a girmeyi düşünürken bazı talihsizlikler oldu. Teyzem vefat etti ve ben okula ara vermek zorunda kaldım. O arada da eşimle tanıştım. Onun üzerine bütün planımı değiştirdim. Yurtdışında ihtisas yapmaya gidecektim, İsviçre’de göz ihtisası yapacaktım. Hayata dair projelerim değişti.

Hayat her zaman aynı akışta olmuyor…

Yani ‘kul kurarken kader güler’ derler, gerçekten öyle oldu. Yurtdışına gitmek isterken evlendim. İyi ki de öyle yapmışım. Çok çok mutluyum. ‘İsviçre’ye gitseydim, şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım’ diye düşünmedim hiç. Çünkü şükür ki mutlu bir evliliğim oldu.

Çok güzel üç tane evladımız var. Hayat bana bonkör davrandı ve ben bunun için bin kere şükrediyorum. Bundan sonra da böyle gider umarım…

ahu-pakdemirli-diva-magazin-ic (2)

Bekir Pakdemirli beyefendi ile nasıl tanıştınız? Yollarınız nerede kesişti?

Abimle yengemin arkadaşıydı. Zaten arkadaştık… Ama sonrasında o arkadaşlık biraz daha farklı bir boyut aldı, iyi ki de almış…

Peki Ahu Hanım nasıl bir anne?

Biraz otoriter bir anneyim sanırım. Çünkü eşim yoğun çalışıyordu. Bakanlık öncesinde de çok fazla firmanın yönetimindeydi. O yüzden evde baba yokluğunu hissettirmeden otoriteyi ben sağlamaya çalıştım. Çocuklara karşı ‘İyi polis, kötü polis’ rolüne büründük… Dediğim gibi ben biraz daha otoriterim ama aynı zamanda çocuklarla keyifli oyunlar da oynuyoruz. Onlar benim her şeyim. Zaten çalışma hayatını da çocuklar için bıraktım. Çünkü evlendikten sonra yeniden çalışmaya başlamıştım. O arada aile hekimliğimi aldım. İlk yardım eğitmeni oldum. Daha sonra kapanan bir özel sağlık hastanesi vardı, orada anjiyo servis doktorluğu yaptım uzun süre. O arada çocuklar oldu ve ben tamamen işi bıraktım. Çocuk her şeyden önce geliyor. Onları yetiştirmek çok daha önemli bence… İlk iki oğlumun yaşları çok yakın, o yüzden onları bir arada büyüttüm. İlk oğlum 2007 doğumlu, adı Burak. 2. oğlum da Emir. O da şimdi 9 yaşında. Onlar biraz daha büyüyüp ele geldikten sonra, tekrar 9 Eylül’de çalışmaya başladım. Orada ilk ve acil yardım programında, sağlık hizmetlerinde eğitim görevlisiyim. Bir yandan da fizyolojide doktoramı yapıyorum. Önümüzdeki ay bitiyor inşallah…

Ama bu arada bir ufaklık daha oldu…

Ben her zaman daha fazla çocuk istiyordum. Eşim de ben de çocukları çok seviyoruz. 3 numaramız Mete de 2017’de dünyaya geldi. Çok da güzel bir zamanda doğdu bizim için. Kayınpederimin, görümcemin üst üste gelen vefatlarından sonra doğan Mete’yle birlikte kötü bulutlar dağıldı. Bu yüzden, ‘Uğur böceği’ diyorum zaten ona.

Rahmetli kayınpederiniz Ekrem Pakdemirli de zaten eski bakanlarımızdandı değil mi?

Evet, Anavatan Partisi’nin kurucularından rahmetli Turgut Özal ile birlikte uzun yıllar devletimiz, milletimiz için çalışmış, bu vatana gönül vermiş birisi. Kayınpederim çok çalışkandı. Eşim de herhalde bu huyunu ondan almış. Ayrıca aynı anda birçok işi bir arada götürebiliyor. Açıkçası organizasyon becerisi çok yüksek gerçekten.

ahu-pakdemirli-diva-magazin-ic (3)

ÇOK ÇALIŞKAN BİR AİLEYİZ

Şimdi 3 çocuğunuz var ve aynı zamanda kariyer de yaptınız. Ayrıca köklü bir ailenin evladısınız. Evlenip yine köklü, geniş bir aileye gelin oldunuz. Bütün bu yaşam kurgusunda düzen akışını nasıl sağlayabildiniz?

Bunlar planla olmuyor aslında. Biraz önce de dedim gibi, aslında ben İsviçre’de göz ihtisası yapacaktım. Aslında planlamakla değil, çok çalışmakla oluyor. Biz hafta sonları bile saat 7’de ayaktayız. Ama bu düzen çocuklarımız olmadan önce de böyleydi. Durmadan, dinlenmeden çalışan bir aileyiz biz. Elbette disiplinli olmanın da kattığı şeyler var. Sağ olsunlar tabii ailelerimiz de bize çok destek oluyor. Ben işe gittiğimde ya da eşime destek olmak için evde olmadığımda ailem çok yardımcı oluyor. Özellikle annemi burada es geçemeyeceğim.

Aslında ailenizden de söz etmek istiyordum, biraz bahseder misiniz?

Babam Sedat Özyavuzgil, İzmir’in ilk kağıt tüccarlarından. Annem de Şınlaklar’dan, Seyhan Şınlak. Annem ev hanımı, babam ticaretle uğraştı. Ben ailede tek kızım, iki tane abim var. Büyük abim inşaat mühendisi, onlar da İzmir’de yaşıyor. Küçük abim işletmeci, babamın işini devraldı. Oldukça kalabalık bir aileyiz. Ve ben çok mutluyum, bu kadar kalabalık bir ailede büyümüş olmaktan.

Zaten yoğun bir hayatınız vardı, şimdi hayatınızda yeni bir sayfa açılıyor. Bu sefer nasıl organize olacak her şey?

Evet oldukça yoğunduk. Eşim zaten daha önce Turkcell’in, Albaraka Türk’ün ve BİM’in yönetim kurulundaydı. Çok yoğun bir temponun içindeydi ve çalışma yerlerinin hepsi İstanbul’da… Yurtdışına geliş-gidişlerde de genelde İstanbul aktarmalı oluyordu. O yüzden hafta içini çoğunlukla İstanbul’da geçiriyordu. Biz tabii İzmir’deydik. Fakat çocuklar büyümeye başladı ve bildiğiniz gibi baba figürü her yaşta önemlidir. Onun da ötesinde aile bütünlüğü benim için çok önemli.

Ben de eşim de hep beraber olmak istiyoruz. Bir karar verdik, bütün düzenimizi bozup İstanbul’a taşındık. İyi ki de yapmışız, inanılmaz keyifli bir yıl geçirdim. Çünkü eşimin bir toplantısı bile ertelense onunla bir arada olmak için fırsat doğuyordu. Çıkıp Caddebostan’da bisiklete binebiliyorduk ya da yürüyüş yapabiliyorduk, akşam birlikte sinemaya gidebiliyorduk. Bunlar normalde yaşayamadığımız şeylerdi. Çünkü hafta içi çok yoğun bir temposu var, hafta sonu geldiğinde de buradaki işleri var; ayrıca görüşmesi gereken arkadaşları, dostları var. Orada zamanı biraz daha güzel değerlendirdik. Tabii şimdi bu bizim için çok yeni bir durum, önceden bildiğimiz bir şey de değil. O yüzden çok şaşırdık. Başta; “Ne yapalım İzmir’e mi geri dönelim, İstanbul’da mı kalalım?” diye düşündüm ama eşim “Ben sizi yanımda istiyorum” dedi. Zaten olması gereken de oydu. Şimdi de Ankara’ya gideceğiz. Çünkü eşim nereye biz oraya… Aile bütünlüğü dediğim gibi en önemli şey.

Bir gün yattınız, sabah kalktınız, yepyeni bir süreç başladı sizin için. Eşiniz bakan oldu. Bu nasıl bir duygu?

Aslında benim hayatımda bir şey değişmedi. Belki bunu Ankara’ya gidince daha çok hissedeceğim. Çünkü şimdi İzmir’deyiz, Çeşme’deyiz. Yine arabama atlıyorum, sabah markete gidiyorum, alışverişimi yapıyorum, fırına gidiyorum kumrumu alıyorum, akşam çocuğumu gezdiriyorum, dondurma almaya gidiyoruz.

ahu-pakdemirli-roportaj-diva-magazin (2)

Bir de şöyle bir şey var tabii… İzmir insanı farklıdır. İzmir insanı, eğer illa başka bir yerde yaşayacaksa İstanbul’da yaşamayı tercih eder, ki bazen İstanbul’u bile istemez. Şimdi Ankara’da yaşamak nasıl olacak sizce?

Klişe bir laf vardır ya hani, “Doğduğun yer değil doyduğun yer…” diye, nerede çalışıyorsan memleket orası… Ben şu düşüncedeyim; Bekir artık vatana hizmet edecek. Üzerinde çok büyük bir sorumluluk var. Bizim de artık ona yardımcı olmak için elimizden geleni yapmamız lazım. Ataerkil bir zihniyetle bunu söylemiyorum. Gerçekten üzerinde çok büyük bir sorumluluk var. Türkiye’deki 16 insandan bir tanesi ve iki bakanlık birleşti. Benim de şu an ona şunları söyleme lüksüm yok: “Çocuğun okulu şu mu olsun, ev nasıl olsun, kıyafetimi beğendin mi?” Olabildiğince kafası rahat olmalı. Dolayısıyla arka plandaki işleri ben hallederim, o da vatan millet için çalışsın… Tüm bunlardan sonra şunu söyleyebilirim; evet normal koşullarda belki bir İzmirli olarak İzmir’de kalmak isterim ama nasıl ki İstanbul’a gittim, yine giderim. Sonuçta eşim nerede biz oradayız. Biz aile huzurumuz yerinde olduktan sonra her yere gideriz. Mardin’e de giderim, Trabzon’a da giderim, Antalya’ya da giderim, Edirne’ye de giderim. Sonuçta Türkiye’nin her şehri bizim şehrimiz. Ve ailem neredeyse, biz nerede mutluysak ben oradayım.

SİYASET BANA UZAK DEĞİL

Peki siyaset ve siyasetle iç içe yaşamak sizde bir endişe yaratıyor mu? Çünkü yoğun ve çok sorumluluk taşıyan bir görev…

Siyaset bize aslında çok uzak değil kayınpederimden dolayı… Kendi ailemden politikayla uğraşan kimse yok. Ama ben politikanın içinden gelmiş bir aileye gelin geldim. Eşim için “Beşiği meclise atılmış” diyorlardı. O yüzden bana evlendiğimden beri bu konu yabancı gelmiyor.

ahu-pakdemirli-roportaj-diva-magazin (7)

Sohbetimizin ana teması güçlü birinin eşi olmak, onu temsil etmek… Merak ediyorum, böyle bir kişinin yanında olmak, onun eşi olmak nasıl bir sorumluluk?

Bakanlık haberin aldığımızdan beri apayrı bir boyuttayız. Ancak öncesinde de eşim, her zaman üst düzey bir yöneticiydi. Bulunduğu ortamlarda yine yanında olmam ve ona eşlik etmem gerekiyordu. Ailemden aldığım görgüden, eğitimi tamamladığım okullardan belirli bir geçmişimiz olduğu için zorlanmadım. Ancak bazı konularda öğrenmem gereken şeyler de oldu. Bunları da zamanla öğrendim. Aslında sanırım öğrenme sürecim yeni başlıyor. Özellikle kayınvalidemden öğreneceğim çok şey var. Çünkü o, uzun bir dönem bakan eşiydi. Hep, “Allah bana da senin şansını versin” diyorum. O da, “Bakan eşi oldum, şimdi de bakan annesi oldum. Ailemizden iki bakan çıktı, ki bu çok az olan bir şeydir” diyor. İnşallah ben de bunu yaşarım.

ahu-pakdemirli-diva-magazin-ic (4)

O zaman şunu söyleyebilir miyiz? Güçlü erkekler, eş seçerken zaten güçlü ve bazı şeyleri koordine edebilen kadınları seçiyorlar, doğru mu?

Evet. Hiçbir şey aslında tesadüf değil. Biz birbirimizi çok severek evlendik ama sadece bu yeterli olmuyor. Elbette ki konuştuğunuz zaman ortak yönler oluyor. Uzun yıllar evli kaldıktan sonra birbirinizi tamamlıyorsunuz. Bir sonraki hareketini, bakışından anlayabiliyorsunuz. O yüzden dediğin çok doğru, doğru bir eşleşmeyle hayat daha kolay ilerleyebiliyor.

ahu-pakdemirli-diva-magazin-ic (1)

Bakanımız nasıl bir eş peki? Boş vakitlerinizde neler yapıyorsunuz?

Yabancı dizilerimiz vardı, birlikte izlerdik. Tabii bu aralar birlikte bir şey izleyebilmemiz imkansız gibi… Genel olarak söylemem gerekirse; film izlemeyi, sinemaya gitmeyi, kitap okuyup üzerinde tartışmayı seviyoruz. Kitapta tarzımız pek uymuyor; ben tarih kitabı seviyorum, o macera ve bilim kurgu tercih ediyor. Onun haricinde birlikte spor yapıyoruz. İstanbul’dayken ailecek bisiklet sürerdik. Ya da yürüyüş yapardık, bu esnada sohbet de ederiz. Onun haricinde eşim spor tutkunu birisidir.

EŞİME ÇOK GÜVENİYORUM

Sizin sayenizde biraz da bakanımızı tanıyalım. Hangi okullarda okudu, kendine ayırdığı zamanlarda neler yapar?

1973 doğumlu. İzmir’de doğup büyüyor. Ama kayınpederimin görevlerinden dolayı daha çok küçükken Ankara’ya taşınıyorlar. Ortaokul ve liseyi Ankara’da bitiriyor. Üniversiteyi Bilkent’te burslu okuyor. İşletme mezunu. Sonra Başkent Üniversitesi’nde işletme masteri yapıyor. Daha sonra da Celal Bayar Üniversitesi’nde doktorasını bitiriyor. O, çok yönlüdür, beni de çeken şeylerden biri buydu. Ben de eşim de aksiyonu severiz. İkimizin de dalgıçlığı var, beraber dalışa gideriz. Eşimin uçuş merakını biliyorsunuzdur. Avrupa’nın en genç pilotu olmuş 16 yaşındayken. PPL’i var. Ayrıca kayağa çok düşkün, bu da kayınpederimden bulaşmış sanırım. Çok sportif, sporu seven birisi kısacası. Adrenalin içeren sporları seviyor. İkimizin de kaptanlığı var. Yeniliklere çok açık birisi. Teknoloji merakını da söylemeliyim. Bu yüzden işinde çok başarılı olacağına inanıyorum.

ahu-pakdemirli-roportaj-diva-magazin (6)

Fotoğraflar: Barışcan Şahintaş

Tarım ve Orman Bakanı olmak, Sayın Bakanımız için oldukça uygun olmuş diye düşünüyorum. Sizin fikriniz ne bu konuda?

Evet, nokta atışı oldu… Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan zaten doğru insanları doğru yerlere yerleştiren birisi. Ona da tekrar teşekkür ediyorum böyle bir fırsat sunduğu için Bekir Bey’e ve ailemize.

İlk başta herkes şaşırdı ama iç yüzünü bilenler şaşırmadı. Eşim bir dönem zeytin makinalarının işletmesini yönetti. O dönem geceleri evden çıkar, tek tek köylülerle görüşürdü, sohbet ederdi. Aslında işin içinden gelen birisi. Toprağı ve ağacı çok iyi biliyor. Yenilikçidir. İzmir’deki evimizde kendi gübresini yapar. Kahve tortusu, kağıt, sebze artıkları kullanır. Evde saksılarda domates yetiştirir. Bakış açısı farklıdır. Ona çok güveniyorum bu anlamda da…

Sohbet için teşekkür ederim. Çok güzel bir söyleşi oldu.

Rica ederim. Benim için de oldukça keyifliydi…

Aklıma ilk gelenler…

-İnanç?

Mekke, Kabe

-Aşk?

Bekir

– Umut

Çocuklar

– Çocuk?

Burak, Emir, Mete

-Evlilik?

Bekir ya da huzur diyebilirim

– İzmir?

Vatanım

– Hedef ?

Mutlu olmak.

 -Ankara?

Yeni umutlar


Bir Cevap Yazın