Everest Maratonu’na katılan ilk Türk olan Ece Vahapoğlu, iyi bir derece yaparak Kadınlar’da 4. oldu. Uzun süre maratona hazırlanan Vahapoğlu, şimdi yeni projelere imza atmaya hazırlanıyor. Ece Vahapoğlu ile Everest Maraton’u hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Dünyanın en zor ve en yüksek irtifada koşulan Everest Maratonu’na katılan ilk Türk olarak hem Türk hem de dünya basınının büyük ilgisini çektiniz…. Bize maratona katılma hikayenizden bahseder misiniz?
Everest Maratonu, 29 Mayıs 1953’te Everest’e ilk çıkan iki kişi Tenzing ve Hillary anısına 15 yıldır her sene yapılıyor. Bu zamana kadar yarışa hiç Türk katılmamış. Bu bilgiyi üç sene önce Nepal’e kısa bir trekkinge gittiğimde ve o coğrafyadan büyülendiğimde keşfettim. Yarışa katılmayı kendime önce hayal, sonra hedef olarak belirledim. Yeniliği ve kendimi geliştirerek sınırlarımı aşmayı seviyorum. Zoru başarma isteği ruhumda var. Yeni şeyler denemek beni heyecanlandırıyor ve zorlarken kişiliğimi besliyor. Üstelik uzun mesafe koşuya katılmak hem ruhen hem bedenen geliştiren bir süreç. Üç senedir aklımda ama daha çok hayalimde olan bir şeydi. Bu sene kendimi hazır hissedince kimselere söylemeden kaydımı yaptırdım.
• Guiness Rekorlar Kitabı’nda dünyanın en yüksek maratonu olarak yer alan Everest Maratonu’na katılan ilk Türk oldunuz ve Türk bayrağını dalgalandırdınız. Bu nasıl bir duyguydu, size neler yaşattı?
Hala düşününce heyecanlanıyorum. Çok büyük bir şey yaşadım orada. Anladığım kadarıyla Türklere de büyük bir duygu yaşattım. İlkleri başarmak herkese heyecan verir. Heleki ben ilkleri seven biriyim. Everest’te yaşadıklarımı düşündükçe hala gözlerim parlıyor. Hala nasıl yaptığıma inanamıyorum. Çok zordu.
Farklı bir gurur hissediyorum tabii ki. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ‘Herkes İçin Spor Federasyonu’ da beni destekledi. Ülkeni temsil ettiğin uluslararası zorlu bir yarışa gitmek hem büyük sorumluluk hem de büyük bir heyecan. Coşkuyu paylaşmayı seviyorum. O yüzden oraya tek yürek olarak gittiğimi hissediyorum. Sosyal medyada inanılmaz büyük bir destek oluştu. İnsanlar beni her gün takip edip moral verdi. 21 gün kaldığım dağda 21 günü benimle yaşadılar. Dizi izler gibi her gün merakla beni izlemişler.
• Bu zorlu maratonda Everest Dağı’ndaki irtifaya alışmak için neler yaptınız? Nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz?
Deniz seviyesinde şehirde yaşarken ne kadar antrenman yaparsan yap, yüksek irtifaya hazırlanmak aynı şey olmuyor. Mutlaka dağda günlerce kalman ve yavaş yavaş tırmanışlarla yükseğe çıkman gerekiyor. Fizyolojik bir uyum süreci var ve mutlaka o süreyi dağda geçirmen lazım. Yoksa hastalanırsın, hatta ölebilirsin de.
Yine de İstanbul’dayken fitness, pilates ve yoga antrenmanlarımı düzenli yaptım. Birkaç ay bacak kaslarımı güçlendirmeye yönelik egzersizler yaptım.
Oksijeni azaltılmış özel hipoksi odasına girerek koşu bandında koştum. Everest Maratonu gibi oldukça zor bir yarışa işlerimin yoğunluğu sebebiyle aslında çok da iyi hazırlık yapamadım.
• Organizasyona kaç ülkeden kaç sporcu katılmıştı?
Çoğunluk Nepalliler olmakla beraber dünyanın çeşitli ülkelerinden, daha çok Uzakdoğu’dan, Avustralya’dan ve Amerika’dan katılan 200 sporsever vardı. Profesyonel sporcular, ironmanler, triatletler vardı. Yarışta 3 kategori vardı; 60 km’lik ultra maratona sadece 10 kişi katılırken, benim yarıştığım yarı maratona 24 kişi katıldı. Türkiye’den ilk ve tek ben vardım.
• Maratona katılmak kadar başarıyla tamamlamak da bir o kadar önemli… Hem fiziken hem de ruhen hayli zor olan bu sürecin üstesinden nasıl geldiniz?
Sıralamanın çok da önemli olmadığı, yarışı bitirebilmenin bile önemli bir başarı sayıldığı, sadece yarış start noktasına varmak için 15 gün, saatlerce ve kilometlerce tırmanışlı yürüyüşler yaptığın çok zor bir dayanıklılık süreci yaşanılan bir yarış. Everest Dağı’nda kaldığım süreçte toplam 120 km yürüdüm. Ve üstüne 21 km yarışta koştum. 5.000 metrelerde oksijen oranı yüzde 50’lere kadar indiği için bir adım atmak bile zordur; nefes nefese kalırsın. Biz o yükseklikte yarıştık. Dayanıklılık hızdan daha önemliydi. Buna rağmen var gücümle yarıştım ve iyi bir dereceyle Kadınlar’da 4. oldum.
Kendimle ilgili bir şeyi daha iyi anladım; bir şeyi gerçekten istersem ve kendime inanırsam başladığım işi bitirebiliyorum. Ben de hastalandım, ateşlendim, boğazım, burnum acıdı ama dayandım. Kendime hep ‘dayan’ dedim. Yarış esnasında da benliğime “Acı geçici, başarı kalıcı” diye tekrarladım. Fiziksel ve psikolojik bir sınavdı.
• Bu maratona katılmak hayaliniz miydi? Sırada ne var?
Bu sene için iki hayalim vardı. Biri Everest Maratonu’na katılan ilk Türk olmak; diğeri de kendi spor markamı çıkarmaktı. Fit21 markam çıktı. İkisini de bu yıl başarıyla gerçekleştirdim çok şükür. Hatta Fit21 taytlarımı Everest’te giyerek keyfimi iki katına çıkardım. Uzay’a, Ay’a falan gitmem gerekir bundan sonra herhalde…
Bu kadar tehlikeli bir deneyimi bir daha yapmam. 21 günümü böyle bir zorluğa vermem. İyi ki yaptım; adımı tarihe yazdırdım ama bir daha çok zor. Daha koşacağım yarışlar, tırmanacağım dağlar var tabii ki. Temmuz sonunda Tuz Gölü’nde Garmin Runfire Salt Lake Ultra Trail’de yarı maraton koşacağım. Likya, Kapadokya, Bodrum gibi yarışlara da katılırım. Yurtdışında da ilginç destinasyonlar düşünüyorum. Marka elçisi olduğum Nestle Pure Life ile Vodafone İstanbul Maratonu’nda hem koşacağım hem yarış sonrası herkese esnetme hareketlerini yaptıracağım.
• Bu özel maceranın bir de belgeseli hazırlanacak. Ne zaman ve nasıl izlenebilecek?
Everest’e kadar gitmişken ve öylesine bir deneyim yaşamışken her anını filme aldık ve muhteşem gerçek görüntülerle bir belgesel filmi hazırlanıyor. Kurgu ve montajı başladı. TV kanalları ve internet televizyonlarında yayınlanacak.
Maratonun, sporu topluma yayma konusunda sizi daha da motive ettiğini söylediniz. Bu anlamda ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?
Gençlik ve Spor Bakanlığı ile projeler, vekili olduğum Herkes İçin Spor Federasyonu ile Türkiye çapında yeni spor projeleri yapacağız. Sporu çok seviyorum. Sporu aşılamayı daha da seviyorum. Toplumumuza sporu sevdirmek ve spor alışkanlığı kazandırmak için güzel çalışmalar yapacağım. Motivasyon seminerleri vereceğim. Sahnede toplu spor aktiviteleri yaptıracağım. Fit21 markamla da çeşitli projeler gelecek.
• Gelecek yıllarda Türkiye’den maratona katılmak isteyen sporseverlere ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?
Everest Maratonu için iyi düşünmelerini öneririm. Fiziksel ve zihinsel olarak dayanıklılıklarından emin olsunlar. Hayatlarından, işlerinden, evlerinden 21 günü Nepal’deki sürece verecekler. Maddi ve manevi fedakarlık yapacakları bir deneyim. Orada yaşamayı öğrendikten sonra insan her yerde yaşar, onu da öğrenecekler.
• Nepalli yetkililer tarafından “Everest Maratonu Elçisi” unvanına layık görüldünüz. Bu unvan size ne gibi sorumluluklar getiriyor?
Bu bir iyi niyet elçiliği; Everest Maratonu’na Türkiye’den katılmak isteyenleri yönlendirmek, onlarla deneyimlerimi paylaşmak ve olası sorularını yanıtlamak. İlkini ben yaptım; artık yol göstereceğim.