Koleksiyonunuzu bize anlatır mısınız?
Son iki yıldan beri koleksiyonumun adı “Karma.” Mardin’de başlamış, bir koleksiyon var biliyorsunuz. Mardin koleksiyonu, aslında ‘Anadolu’nun nefesi’ dediğim bir koleksiyon… Tüm Anadolu topraklarında bugüne kadar kullanılmış kumaşlar, el işçilikleri, iğne oyaları, boncukları, kendi tarzıma göre yapıp devam ettiğim bir şey. Baktığınızda 300’e yakın parçadan oluşuyor. “Karma” ise artık benim hayatım. Her koleksiyonumun kışlık ya da yazlık adı “Karma.” Çünkü, Türkiye gibi karma. İçinde bütün Anadolu medeniyetleri ve etnik kökenlerin esintisi var.
Neden “Karma” ismini verdiniz koleksiyonunuza?
Aynı Osmanlı gibi, aynı bu Anadolu toprakları gibi “Karma” bence. Ben de o karmayı çok seviyorum. Çok seviyorum ki, Türkiye’de kalmışım. Bu güne kadar çok teklif aldım yurtdışından, ayrıca 278 ödül kazandım. Ama hala burada kalmayı tercih ediyorum. Ben; Çin’de, Kore’de ve dünyada tanınıyorum. Peki, ne ile tanındı Cemil İpekçi? Bu toprakların kültürünü yansıtması ve tabii modaya uymamasıyla tanındı. Çünkü ben moda denilen kavramı faşist buluyorum. Cemil İpekçi, sadece kendi sevdiğini yaptığı için Cemil İpekçi oldu. Ben, ipek kumaşlarla Cemil İpekçi olmadım. Kadınların istediklerini tasarlayarak değil.
Yaptığınız işle ilgili geçmiş yıllardan örnek verebilir misiniz?
1971 yılında şalvar diktim. Şal örneği desenler, Hint motifleri… Demek ki doğru bir şey yapmışım. “Güneş doğudan doğar” çok doğru bir söz. Hep söylediğim bir şey daha var, ben bu toprakların çocuğu olmasaydım da yine bu toprakları seçerdim. Muazzam bir kültür ve geçiş var bu kültürde. Az önce söz ettiğim gibi yeni defilemizin adı Karma. Bunun üzerinde Mardin’i, Diyarbakır’ı, Ege’yi ve Karadeniz’i görebilirsiniz.
Bunlar moda elbiseler mi?
Hayır değil. Moda yanımdan bile geçmez. Moda denilen bir kavramı reddediyorum. Çünkü, bugün moda olan yarın demode oluyor. Hiçbir kadına “Bu modadır, bunu giymek mecburiyetindesin” deme hakkını kendimde görmüyorum. Ben ancak şair gibi şiirimi yazarım. Benim şiirlerim elbiseler. Bu şiirin içinden kendinize ait bir mısra bulursanız onları alır ve tatbik eder, giyerseniz. Sizin nasıl görüneceğinize ben karar veremem. Onunu için de “Karma” koleksiyonu sanırım çok devam edecek.
Geçmişten bugüne kültürümüzden bahseder misiniz?
Son araştırmalarımda Kore tarihi okurken ilginç bir şey fark ettim. Anadolu topraklarında, Mezopotamya kültüründen çok şey almışız. Osmanoğulları egemenliği başladığından itibaren Türkler ve Türk boyları, Kore ile M.Ö. 3000 yılında çok yakındı. O dönemki Kore kostümlerine baktığınızda saray kostümleriyle birbirine çok benziyor. Bunları öğrendiğimde etkilendim. Bu topraklara Asya’nın kültürü değmiş. Giyinmek aynı zamanda sosyolojik, ekonomik ve politik bir ifade ediş şeklidir. Onu ifade eden Bursa’da bir koleksiyon olacak. İnşallah iyi giderse önümüzdeki yaza doğru o koleksiyonu da sunacağız.
İnsanlar nasıl giyinmeli diye sorsam?
Ben seviyorum yaptıklarımı, sanıyorum ki insanlar da seviyor. Ben doğayı çok severim. İnsanlar doğa gibi giyinmeli bence.
Yaratım süreci nasıl işliyor?
Binlerce elbise var kafamda. Her şey, önce beynimde oluşur. Podyum, müziği, hikayesi oluşur biter. Ondan sonra da kağıda geçirmeye başlarım. Ama ben zaten hayal ederken giyecek mankenleri de hayal ediyorum.
Bu koleksiyonda öne çıkan renk ve kumaşlar neler?
Pazen, divitin… Hiç ummadığınız bir iki kumaş var. Hamalların yük taşımaları için tasarlanan yüzyıllardır dokunan hamal kumaşı var mesela. Bu hamallar eşyaları sarıp sarmalarlarmış taşımak için. Kadıköy’de bir hamalın üstünde gördüm, aradım, yapılan yere gittim, aldım, harika ceketler yaptım. Diyarbakır’da deve ve keçi kılından yapılan battaniyeler vardı. Ben o battaniyelerin tüylerini tıraş edip cekete çevirdim. Yemenilerinde kullandıkları pullar var. O yemenilerin iğne oyaları var, şile bezleri bürümcükler var içlerinde. Gümüş plakalar var. Yörük etkisi çok fazla. Yörükler göçebe olduğu için her gittikleri yerden bir şey alıp elbiselerine koymuşlar. Her parça çok özel ve çok zaman alan şeyler. Üstlerindeki tek bir çiçek bile en az dört gün aldı. El emeği var çok fazla…
Ekibinizle ilgili bilgi verir misiniz?
Büyük bir ekip. Çünkü Türkiyem var. Diyarbakır’dan Edirne’ye kadar sağolsun kadınlar canı gönülden destek verdi. Nereye telefon açsam “İğne oyası istiyorum” desem 100 kadından birden geliyor. Atölyede tabii ki elemanım var ama ben Türkiye ile çalışıyorum. Mardin’deki okulumda 170 kadını yetiştirdim, onlar bana çok yardım etti. Kırıkkale’deki okulumda, Bodrum’daki okulumda da öyle… Hepsine teşekkür ediyorum. Geçen gün bir hediye aldım. Beni Instagram’dan takip eden bir kadın, tığ ile yatak örtüsü örüp göndermiş. O anda fark ettim, herkes benimle beraber çalışıyor. O yüzden hiçbir korkum yok. “Her haftaya bir defile yap” deseniz, neredeyse bu mümkün. Çünkü, bütün Türkiye ayağa kalkıyor. Şu bölgede bu kumaş dokunuyor, diğer tarafta oya yapılıyor, hemen oralara bir telefon açmam yeterli oluyor. Şimdi Şile’de muazzam bir okul hizmete girdi, belediyenin açtığı şile bezi yapımıyla ilgili. Şimdi 1.5 metrelik yapılıyor el tezgahında. Ben de zaten ilk Şile ile başlamıştım. Şimdi heyecanla bekliyorum.