Barış Murat Yağcı “Bu hayata bir daha gelsem, yine rüzgâra kapılarak yaşamaya devam ederim…”

Sporcu olmak isterken, yolu oyunculukla kesişen ekranların yakışıklı yüzü Barış Murat Yağcı ‘Aslında yakışıklı değil, farklıyım’ diyor. Birbirinden güzel projelerde yer alan Yağcı ile bu özel sayımız için keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Barış Murat Yağcı’dan oyunculuk hikayesinin detaylarını, hayallerini ve hedeflerini dinledik…

• Barış Murat Yağcı’yı daha yakından tanımak isteriz. Bize kendinizden bahseder misiniz?
Pozitif, sportif, risk almayı seven ve evcimen biriyim. Ailem benim için çok önemli. Alaçatılı’yım. Oyunculuktan daha çok spora eğilimliydim aslında. Galatasaray ve Milli Takım Basketbol antrenörlüğü yapıyordum. Önce voleybol oynadım; hentbol, tenis ve yüzmeyle ilgilendim. Ama en büyük hazzı basketboldan aldım. İzmir’de basketbola başladım. 2003-2004’te Efes Pilsen’e geçerek forvet olarak oynadım. Bunu Pertevniyal takımı takip etti. Sekiz sene basketbol oynadıktan sonra aşil tendonu ve çapraz bağlarımdaki sakatlıklar yüzünden basketbolu bırakmak zorunda kaldım. Modelliğe arkadaşlarımın yönlendirmeleriyle olumlu baktım. Basketbol oynadığım dönem bile çok yakışıklı olduğumu ve farklı bir yüzüm olduğunu söylerlerdi. Tanımadığım insanların beğenileri de artmıştı. Bazen utansam da beğenilmek hoş bir duygu…
O dönemlerde hiç bir kıza arkadaşlık teklif etme fırsatım olmadı, çünkü yüzlerce aşk mektubu geliyordu. Ama bence yakışıklı değil, farklıyım. Modellik konusunda beni ilk keşfeden ‘Yer Gök Aşk’ dizisinde oynayan kuzenim Birce Akalay oldu ve menajerim Selim Akar sayesinde objektifle tanıştım. Fashion Week’te yer aldım. Çeşitli markaların katalog çekimlerine katıldım. Bu sırada Best Model yarışmasına girdim ve Dsquared markası için İtalya’ya davet edildim. Aslında yarışmaya son anda kayıt olmuştum. İlk 20’ye kadar kaldım ancak sağlık sorunları nedeniyle yarışmadan çekildim. Sonra bir daha katıldım ve en iyi poz veren, fotoğraflarda üzerinde taşıdığı kıyafetle kendini gösterebilenin seçildiği Best Fotomodel oldum. Bu arada Dsquared markası yetkililerince tamamen tesadüf eseri keşfedildim. Bir akşam yakın bir arkadaşım bir davete çağırdı ve orada markanın yetkilileriyle karşılaştık. Türk olup olmadığımı sordular. Türk olduğumu söylediğimde ifadeleri değişti. Boyumun, yüzümün ve dövmelerimin Milano’da çok avantaj getireceğini söylediler. Milano’da markalarının çekimlerinde ve Londra Moda Haftası’nda onların defilesinde yer aldım. Şimdi Şevkat Yerimdar dizisinde Bora karakteriye sevenlerimin karşısındayım… Ve çok mutluyum, mükemmel bir proje mükemmel bir ekip ile birlikteyim…

• Oyuncu olma ikri nasıl doğdu? Çocukluk hayali miydi yoksa oyunculukla yolunuz tesadüfen mi kesişti?
Oyunculuk ve modellik aklımın ucundan bile geçmezken iyi bir sporcu olmanın hayallerini kuruyordum ben hep. Yani hayalim değildi, aklımda da yoktu hiç ama işin içine girince aşık olduğumu anladım.

• Eğitim aldığınız bölümle yaptığınız iş birbirinden hayli farklı. Oyuncu olmasaydınız eğitimini aldığınız işi yapmaya devam eder miydiniz?
Bahçeşehir Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünde okudum. Hayat nereye sürüklerse yelkeni o tarafa çevirmiyor muyuz? Herkes için geçerli bu… Bu hayata bir daha gelsem, yine rüzgâra kapılmayı ve yaşayarak görmeyi tercih ederdim.
• Oyunculukta kısa süre içinde çok sevildiniz. Başarınızın sırrı nedir?
Sır falan yok. Çalışmak ve daha çok çalışmak var. Seyirciye geçen enerji içinizde varsa vardır. Yoksa zorlamaya gerek yok.

• “Şevkat Yerimdar” dizisine nasıl dâhil oldunuz?
Yurtdışına temelli çıkma kararı aldığım bir dönemdi. Son bir audition çekimim kalmıştı. Menajerim Selim Akar aradı ve yolculuk öncesi audition çekimi için gittim. Ancak yönetmenimiz beni kandırdı ve burada kaldım. İyi ki de kalmışım.

• Oynadığınız karakterle benzer yönleriniz var mı?
Hiç yok desem yalan olur. Çok var desem abartmış olurum. Karakteri yaratmak demek; tecrübelerinizi farklılaştırıp karaktere uyarlamaktır zaten.

• Karakteri çabuk benimseyebildiniz mi? Role kendinizi vermeniz kolay oluyor mu?
Kötü çocuk rolünü oynamak çok zor. İlk bölümlerde zorlansam da Ekin’in de katkılarıyla kısa sürede adapte oldum. Gerçek hayatta daha kötüyüm. (Gülüyor…)

• Proje size ilk teklif edildiğinde kabul etmenizde neler etkili oldu?
Dediğim gibi yönetmenimiz Bülent İşbilen ve başrol oyuncularımızdan Özgürcan Çevik beni kandırdılar. Kanıma girdiler.

• Oyunculuğa yönelik planlarınız neler? Kendinizi bu alanda nasıl geliştiriyorsunuz?
Devamlı sette bir şeyler öğreniyorum. Bana her konuda yardımcı olan bir ekibim var. Ayrıca destek olarak oyuncu koçum Serkan Atar var.

• Oyunculuk hayatınızda neleri değiştirdi?
Her şeyi değiştirdi.

• Diziyi izlediğinizde kendinizi nasıl buluyorsunuz?
Berbat. Ben çekimlerde bile sahneye bakmam. Tekrarını izlemem…

• Oyunculuk dışında neler yapıyorsunuz?

%70 spor, %30 aile… Hayatım spor anlayacağınız. Bunun dışında her vakit bulduğumda ailemle vakit geçiriyorum.

• Dizilerde güzeller savaşının yanı sıra yakışıklılar arasında da rekabet yaşandığını düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorum. Projeye göre değişir. Senaristin kalemine bakar.

• Oyunculuk yapmasanız şu anda neyle uğraşıyor olurdunuz?
Oyuncu olmaya çalışırdım. O keyfi ve heyecanı aldım bir kere. Bunun dışında şaka bir yana life coaching yapardım ya da restorant açardım.
• En sevdiğiniz özelliğiniz nedir?
Merhametli ve mantıklı biriyim. Karakterimden ne olursa olsun ödün vermem.

• Aşka bakışınız nasıl?
Aşık olmak; parayla satın alınamayacak, büyük şanslardan biridir. Değerini bilmek gerekir. Aşık olun ve değerini bilin.

• Modayla aranız nasıl? Günlük ve özel hayatta neler tercih edersiniz?
Moda ve ben… Biz birbirimize çok uzağız. Ben spor giyinmeyi seviyorum daha çok. Rahatıma düşkün biriyim.


Bir Cevap Yazın