Arıcılık Ürünleri ve Sağlık

gülden-köşe3

Arıcılık ürünlerinin sağlığımıza etkileri son zamanlarda yeni fark edilmiş olsa da aslında arıcılığa ait ilk bulgular 16 bin yıl öncesine dayanır. Yani arıcılık tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Ülkemiz bal üretiminde dünyada ilk 10 arasında yer alırken, çam balı üretiminde ise 1. sıradadır. Zengin flora, çeşitlilik ile birçok kişiye de geçim kaynağı olmaktadır. Biz arıcılık ürünlerinden en çok balı sofralarımızda kullanırız. Oysa ki arıcılık ürünleri balın dışında, propolis, polen, arı sütü, arı ekmeği ve bal mumunu da kapsar.

Peki propolis nedir? Propolis, bal arılarının bitki tomurcuk ve filizlerinden topladığı reçineleri bal mumu ve tükürük salgıları ile karıştırarak elde ettikleri bir arıcılık üründür. Propolis genel olarak yüzde 50 reçine, yüzde 30 bal mumu, yüzde 10 uçucu yağ, yüzde 5 polen ve yüzde 5 oranında vitamin, mineral ve basit şekerleri içermektedir. Arılar propolisi kovanda çeşitli amaçlarda kullanmaktadır. Propolis, kovanda meydana gelen çatlakların tamir edilmesi, kovan girişinin küçültülmesi veya kovanı dış ortamdan izole edilmesi için, kovana giren istenmeyen canlıları mumyalamak ve çeşitli arı hastalıklarından koloniyi korumak amacıyla kullanılır. Özellikle propolis antibakteriyel, antifungal, antiviral, antitümör, antienflamatuar ve antioksidan özelliklere sahip olmasından dolayı büyük ilgi görmektedir. Çünkü “doğal antibiyotik” olarak tanımlanan propolisin 21 bakteri, 9 mantar, 3 protozoa ve çok sayıda virüs türü üzerinde inhibitör etkisi bulunmuştur. Klinik çalışmalar propolisin solunum sistemi enfeksiyonları (bronşit, KOAH, influenza), deri hastalıkları (herpes, deri mantarları ,alerji, yanık, deri ülseri, apse), diş ve diş eti rahatsızlıkları (diş eti çekilmesi, ağız yaraları), kulak, burun ve boğaz enfeksiyonları, sindirim sistemi hastalıkları (parazit, kolit, mide ülseri, reflü), kadın hastalıkları (vajinal ve servikal rahatsızlıklar) ve üriner sistem hastalıkları (idrar yolu iltihabı) üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Propolisin yüksek antibakteriyal etkisi nedeniyle idrar yolu enfeksiyonlarında başarıyla uygulanmaktadır. Propolis günümüzde en çok karşılaştığımız sağlık problemlerine sebebiyet veren H. Pylori ve Candida albicans üzerinde de etkilidir. Sağlıklı bir beslenme programı ile birlikte propolise günlük beslenmemizde yer vererek propolisin antibakteriyel, antifungal, antiviral, antitümör, antienflamatuar ve antioksidan özelliklerinden de faydalanmış oluruz.

Özellikle pandemi ile birlikte kullanımı yoğun şekilde artan propolisin antiviral etkisi ile ilgili 17 bin 100 yayın bulunmaktadır. Propolisin vücudumuz için ne kadar önemli olduğu ile ilgili yapılan bu yayınlar ile günlük yaşantımızın rutin besinleri arasında yer almaya başladı. Korona virüs vakalarının çok arttığı bu son günlerde sizlere propolisin korona virüse etkisi ile ilgili yapılan bilimsel çalışmayı da aktarmak istiyorum.

2020 yılında Institute of Food Sciences Dergisi’nde yayınlanan, İtalya Roma’da in vitro koşullarda yapılan bilimsel bir çalışmada, propolisin içeriğinde doğal olarak bulunan fenolik ve flavonoid yani antioksidan bileşenlerin yeni korona virüs enfeksiyonuna karşı etkileri değerlendirilmiştir. Covid-19 virüsünün vücutta çoğalması ve enfeksiyona yol açabilmesi için, bazı protein ve enzimlere bağlanması gerektiği bilinmektedir. Bu çalışmada Covid-19’un hangi virüs ve proteinlere bağlandığı ve antioksidan maddelerin aynı enzim ve proteinlere bağlanıp bağlanmadığı incelenmiştir. Propolisin içeriğinde doğal olarak bulunan kuarsetin, lutelin, hesperedin flavonoidlerinin (PLpro, 3CLpro, NTPase/helicase) gibi proteinlere bağlanarak, virüslerin bağlanmasına engel olduğu ve dolayısıyla enfeksiyon gelişmesini de engellediği belirtilmiştir. Çalışma sonucunda araştırmacılar, propolis gibi güçlü̈ antioksidanların düzenli tüketimde COVID-19’a karşı koruyucu olabileceğini ifade etmişlerdir.

Gelelim kahvaltı sofralarımızın baş tacı olan bala. Bal insanlık için bilinen ilk doğal tatlandırıcıdır. Ballı kaymaklı, tereyağı sürülmüş ekmekleri kim sevmez ki? Son dönemlerde bal mı ham bal mı sorusu almış başını gidiyor. Öncelikle balı tanımlayalım sonra ham bal ve bal arasındaki farka bakalım.

Arıların çeşitli çiçeklerden topladıkları nektarı kendi enzimleri ile karıştırarak ürettikleri doğal bir besindir bal. Sofralarımıza birçok işlemden gelen ballar olması nedeniyle 22 Nisan 2020 tarihinde bal tebliğine ham balın eklenmesi ile birlikte ham bal resmi olarak hayatımıza girmiş bulunmaktadır. Türk Gıda Kodeksi Bal tebliğine göre, 45 °C’ den yüksek ısıl işlem görmemiş ve 0.3 mm’den daha büyük filtreler ile filtre edilmiş ballar, “ham bal” olarak tanımlanabilir. Ham bal balın en doğal, işlem görmemiş, besleyici değeri en yüksek halidir aslında.

İşlenmemiş ham bal 5 bine yakın enzim içerir ve iyi bir enerji kaynağıdır. Bal da kristalleşmeyi önlemek için bala ısıl işlem uygulanır. Bu işlemler aynı zamanda balın içeriğinde doğal olarak bulunan vitaminlerin, enzimlerin, fenolik ve flavonoid bileşenlerin kaybolmasına neden olur. Bu da balın besleyici değerinin azalmasına yol açar. Bu nedenle bal alırken önceliğiniz her zaman ham bal olsun.

Balın lezzeti dışında vücudumuz için faydaları da oldukça fazladır. Günümüze kadar balın mucizevi şifa verici özelliğini kanıtlayan birçok bilimsel ve klinik çalışmalar yapılmıştır. “Modern tıbbın babası” olarak bilinen Hipokrat dahi balı değişik hastalıkların tedavisinde kullanmıştır. Balın vücudumuz için faydalarına baktığımızda; balda bulunan amilaz enzimi sindirime de yardımcıdır. Ham bal, enfeksiyon, alerji, öksürük, astım, açık yara vakaları, sinir iltihaplanmalarında güçlü iyileştirici etkiye sahiptir. Balın sahip olduğu fitobesleyiciler insülin salınımını dengelediği gibi oksidatif hasarı da azaltır. Baldaki flavonoidler insülin üretemeyen pankreas hücrelerini de korur. Vücutta detoksifikasyona yardımcı olur ve özellikle karaciğerin ve böbreklerin başta kadmiyum, parasetamol ve melamin olmak üzere birçok maddeye karşı korunmasını sağlar. Yaraların iyileşme süresini hızlandırır.

Bu kadar lezzetli ve bir o kadar da faydalı olan balda ne yazık ki çok fazla sahtecilik yapılmakta. Bu nedenle özellikle etiketsiz, üretim izni olmayan, açıkta satılan ürünleri almamaya dikkat ediniz. Haftaya diğer arıcılık ürünlerinin beslenmemizdeki öneminden bahsedeceğiz.


Bir Cevap Yazın