Okuyucularımız sizi daha yakından tanısın istiyoruz. Kendinizden bahseder misiniz?
Çalışkan, işinde gücünde, sade, düz bir adamım ben. Biraz da dışa dönük bir tipim. İnsanlarla iletişim halinde olmayı, sohbet etmeyi seviyorum. Bir de tuttuğunu koparan bir yapım var. Bir işi kafama koyduğum zaman olması için çok mücadele ederim. Pes etmek, sıkılmak benim literatürümde asla yok.
Yemeğe ve mutfağa ilginiz nasıl başladı?
Yemek pişirmeye olan ilgim ailemden bana miras. Küçük yaşta anneannemi izleyerek, ona yardım etmeye çalışarak mutfağın tadını aldım. Sonrasında ilk profesyonel alanda mutfak deneyimimi 1993 yılında bir otelin resepsiyonunda çalışırken, benim mutfağa olan ilgimi ve merakımı bilen üstlerimin artık daha fazla ısrarlarıma dayanamaması sonucu bir otel mutfağında yaşadım.
Yemek hayatınızda ne kadar yer tutuyor?
Çok fazla yeri var. “Arda’nın Mutfağı” programı, restoranlar derken hayatım yemekten oluşuyor diyebiliriz aslında.
Bir koltukta pek çok karpuz taşıyanlardansınız. Pek çok işi aynı anda yürütüyorsunuz? Neler yapıyor, altından nasıl kalkıyorsunuz?
Evet çok yoğun çalışıyorum. Çektiğimiz Arda’nın Mutfağı programı haftasonları yayınlanıyor. Karaköy Forneria, Mükellef ve Nişantaşı’nda bu senenin başında açtığımız Central isimli restoranlar var. Tüm bunların yanında bir de “Velo Türk” isimli projemiz var. Bu kapsamda çocuklar için bisiklet yarışlarına katılıyoruz ve topladığımız bağışlarla köy köy gezip çocuklarımıza bisikletler hediye ediyoruz. Tüm bunların altından da disiplin ve sistematik bir planlamayla kalkabiliyorum.
Mutfakta en çok ne yapmaktan hoşlanırsınız? Yemeyi tercih etiğiniz yemekler neler?
Ben pek yemek ayırt etmem. Her yemeği severek yapıyorum. Bu aralar yarışlar yaklaştığı için beslenmeme ekstra dikkat ediyorum ve antrenmanlarıma bağlı olarak diyetim değişiyor. Mümkün olduğunca sağlıklı ve protein ağırlıklı yemekler tüketiyorum.
Yemeği güzel yapan şeyler nelerdir?
Sırrı severek yapmak aslında. Yemek yapmayı seviyorsanız güzel yemek yaparsınız. Çünkü ayrıntılara, tekniğe ve bütünüyle tarife odaklanır, ortaya güzel bir şey çıkartmaya çalışırsınız. Bir de ‘el lezzeti’ diye de bir şey olduğuna inananlardanım ben. Tek başına yeterli değil tabii ki ama etkisi kesinlikle var.
Geleceğe dair planlarınız neler?
Benim de hayallerim var ve zamanla onları da gerçekleştiriyor olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ama daha yapacak çok işimiz var, onlar da sürpriz olsun şimdilik. Ancak şunu söyleyebilirim, yeni projeler üzerinde çalışıyoruz ve en kısa zamanda hayata geçireceğiz inşallah.
UNSUZ ÇİKOLATALI KEK
Fırını 160 dereceye ayarlayın.Tabanı çıkan kek kalıbını yağlayın.
200 gr. tereyağını ve 250 gr. bitter çikolatayı benmari usulü eritin. 4 adet yumurta sarısını, 1/2 su bardağı pudra şekeriyle mikserde krema kıvamına gelene kadar 5 dakika çırpın. Ayrı bir kapta , 4 adet yumurta beyazını biraz çırptıktan sonra , kalan pudra şekerini ekleyin ve eriyene kadar karışımı kabartın. Yumurta sarılarına eriyen çikolatadan 1 kaşık ekleyerek karıştırın. Burada amaç, yumurta sarılarının sıcak çikolatayla pişmeden karışımını sağlamak, bu yüzden çikolatayı yavaş yavaş ekleyin. Daha sonra bu karışıma yumurta beyazlarının yarısını ekleyin, spatula yardımıyla içten dışa doğru karışımı söndürmeden karıştırın. Kalan yumurta beyazını da koyup karıştırarak birbirine yedirin. Kaba boşaltarak 50-55 dakika 160 derecede ısıtılmış fırında üzeri kabuk bağlayana dek pişirin.