Ahu Orakçıoğlu “Annelik beni kendi merkezimden çıkardı, o merkeze bir küçük hanımefendi yerleşti”

-Sizi tanıyabilir miyiz? Çocukluk ve öğrencilik hayatınız nasıldı?

Ankara’da doğup büyüdüm. Tüccar bir ailenin kızıyım. Babam 70’lerin 80’lerin devlet müteahhitlerinden. Şehrin ilk özel sanat galerisini kurarak sanata sanatçıya da destek olmuş başarılı bir işadamı. Ailem aslen Kayserili. Dolayısı ile Cumhuriyet değerleri ile dolu, modern geleneksel bir yaşam tarzı içinde büyüdüm. Ankara Üniversitesi’nde önce iloloji okudum. TRT’de yetenek sınavlarını kazanıp spiker olarak işe başladıktan sonra çalışırken Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği üzerine uzmanlaştım.

– Bize biraz meslek yaşamınızdan bahseder misiniz? Haberciliğe ne zaman başladınız?
1998’te Türkiye genelinde açılan yetenek sınavlarını aşarak başladım TRT’ye ve mesleğe… TRT benim için büyük bir okul ve olgunlaşma sınavı oldu. Zor bir kurumdu. Stresli ve mücadeleli ama çok şey öğrendiğim bir 10 yılım geçti kurumda. Daha sonra istifa ettim ve medyada özel sektöre geçtim.

– Yoğun geçen bir iş hayatının ardından haberciliğe ara verdiniz. Bu durum mesleğe yıllarını vermiş biri olarak sizi zorladı mı? Sizi ilerleyen zamanlarda yeni projelerde görebilecek miyiz?
Mesleğe doğuma 5 hafta kala ara verdim. Ardından geçen 1 yıl boyunca bebek dışında hiçbir şey düşünmedim. Sare’nin 1. yaşını kutladığım günlerde iç mimarlık ve mobilya tasarım imalat işine girdim. Ticari bir yatırım içeren faaliyetim olmasa sektöre çoktan dönmüştüm. 15 yılımı verdiğim, her zahmetini çekerek profesyonellik kazandığım işimi, mesleğimi bırakmak bana şu an acı veriyor. Avuçlarım kaşınıyor, fırsatını bulur bulmaz döneceğim. Ancak sistemi iyi kurgulamam gerekiyor. Çünkü eskisinden farklı olarak çok sorumluluğum var bu yeni hayatta.
– Hayatımın dönüm noktası dediğiniz bir olay var mı?
Şüphesiz TRT sınavlarını kazanmam önemli bir viraj. Sonrasında Süleyman ile tanışmam her şeyi kökten değiştiren kader anlarıdır hayatımda…
– Sizi mutlu eden ve kendinizi iyi hissettiren uğraşlarınız neler? Bir gününüz nasıl geçiyor bahseder misiniz?
Benim mutluluğum kızımla geçirdiğim zamanlar. Farkındalık düzeyinin yüksek olduğu bir dönemde anne olmam her anın tadını çıkarmamı sağlıyor. Kadının anne olmadan gücünü kazanmış olması, kendini tanıması, hayatla ilgili doyum yaşamış olması annelikten aldığı zevki katlıyor diye düşünüyorum. Vee tabii ki aşık da bir kadınım. Süleyman gibi enerjik ve monotonluktan uzak bir adamın hayat arkadaşı olmak ayrıcalıklı bir durum. Bunun dışında spor yapmak, dostlarla zaman geçirmek, her konuda okumak bilgilenmek ve seyahat etmekten müthiş bir zevk alıyorum.
– Şıklığınızla her zaman göze hitap etmesini biliyorsunuz. Giyim konusunda olmazsa olmazlarınız neler?
Çok teşekkürler. Giyim konusu çok çabasız bir alanım. İlla tarz tanımlarsam, galiba biraz maskülen seksapelite hoşuma gidiyor. Maskülen bir blazer takımdan duruşla, bakışla fışkıran bir seksapelite beni cezbeder. Her teli yapılmamış saçlar. Az makyajlı yüzler, sade bir kıyafetle takılmış pahalı bir saat beni daha çok anlatan tercihler…
-Güzelliğinizi korumak için bakım ve estetik anlamında nelere özen gösterirsiniz?
Önceliğim spor… Pilates sağlık ve güzellik için şart. Duruşunuzu, gülüşünüzü bile etkileyen, insanı yaşlı gösteren gerilmiş kasları bile yumuşatan bir spor. Ayda bir iki hamam, sauna ve masaj lükslerim var. Son iki yıldır botox da yaptırıyorum ama kararında ve seyrek aralıklarla. Daha önemlisi her gün zerdeçal ile beraber tükettiğim bir besin desteğim var. İçten dışa bağışıklığı çok yükseltiyor. Zerdeçal bir mucize…
-Tarz sahibi biri olarak, nelere dikkat eder, nelerden kaçınırsınız?
Tarzımın dışına çıkmamaya gayret gösteririm. Bunu da içinde rahat hissettiğim kıyafetler giyerek yaparım. Mesela lüx, pahalı ama rahatsız bir ayakkabıyı asla giymem. Gece boyu gerekirse üzerinde zıplayabileceğim kadar rahat olmalı topuklu ayakkabılarım. Bununla beraber ince topuk olmalı ayakkabım. Giyimde aşırı feminen parçalar, marka yazılar, o yılın modası marka aksesuarlardan özenle kaçınırım. Skinny kotlar, trençkot, deri biker ceket, gömlek, ceket, pantolon takım, kalem etek, düz sade kesimli elbiseler, sivri burun stiletto benim tarzımı tanımlar.
– Giyim ve aksesuar alışverişi yaparken nelere önem verirsiniz?
Dikişi ve kumaşı ile kalitesi önemli. Ayakkabının deri, rahat ve yüksek kalitede olması ise vazgeçilmezim. Genelde genç, dinamik Affordable luxury markalarını tercih ederim. Türk tasarımcılardan da giyerim. Bu devirde bir parça bluza 1000 dolar vermeyi doğrusu istemem.
– Anne olmak hayata bakışınızı nasıl etkiledi?
Her anlamda değiştirdi. Öncelikle beni kendi merkezimden fırlatıp attı, o merkeze bir küçük hanımefendi yerleşti. Cilveli, dilli, komik bir lokum. Sevilmeye doymayan…
– Anne olduktan sonra Süleyman Bey ile ilişkiniz ne yönde değişti?
Çok olumlu. Farklı anlamda saygısını kazandığımı hissediyorum. Annelik kadınlığın en yüksek, ulvi praktisi. Anneliği kutsasak da sanılanın aksine her kadın annelikte başarılı olamıyor. Olsaydı toplum daha sağlıklı olurdu zaten. Annedir çocuğu yetiştiren, toplumu şekillendiren. “Kadını çok güçlendirmek gerek. Güçlü kadın, güçlü toplum” demek. Hayatımın her döneminde bu ideale ulaşılmak yönünde hizmet etmek istiyorum.
– Eşinizle birlikte seyahat programlarınız olur mu? Nerelere gitmeyi seversiniz?
Olmaz mı? Bu seneyi, dünya çapında 300 mağaza ile kapatacak bir hazır giyim devinin eşi olmak bol yurt dışı seyahatleri gerektiriyor. Şikayetim yok. Gezmek, yeni yerler keşfetmek en büyük merakım. Yalnızca iş seyahatlerinde Süleyman ile iş akışında olunca şehri kaçırabiliyorum. Sare’yi yalnız bırakmamak derdine de düşünce son 5 yıldır gittiğim ülkelere birkaç saat ayırabildim. Ama bu yıl kızım büyüdü. Beraber program yapma kıvamına geldi. Müze bile geziyor benimle…
Tabii ödülü müze çıkışı bir saat parka gitmek oluyor. Ana-kız seyahat dönemimiz başladı. Süleyman da artık katılabildiği yerden katılacak bize…
– Sizi en iyi tanıyan 5 insana “Ahu Orakçıoğlu” desek söyleyecekleri 5 sıfat ne olurdu?
Sevdiklerine bağlı ama kendi yolunda da giden, sıcak ama kendi alanını koruyan bir kadın. En önemlisi olduğu gibi, kasmayan, karşı tarafa oynamayan bir kadın olarak tanımlanırdım diye düşünüyorum.
– Çok yönlü bir insansınız. Pek çok şehirde yaşamış ve sık seyahat etmeyi seven birisiniz. Tüm bunlar sizi nasıl şekillendirdi?
Açık fikirli, insanları olduğu gibi kabul eden, yargılamayan bir yanım vardır. Kişinin başından geçen olayları empati kurarak dinlerim. Ancak linç etme kültüründen, aşırı dedikodudan nefret ederim. Kendini geliştirmeye ayıracağı yalnızlık zamanlarını sürekli aileyle, arkadaşlarla oyalanarak geçiren insanlara üzülürüm. Hemcinsimse daha çok kederlenirim. Kadının güçlü olmasını isterim. O gücü yalnız aileden, kocadan almasın; kendi içinde, yüreğinde de hissetsin isterim. Ben de öyle olmak için çabalıyorum.


Bir Cevap Yazın