Netflix, Türkiye’ye odaklanan yapımlarına Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetme sürecini konu alan belgesel dizi Rise of Empires: Ottoman ile bir yenisini daha ekliyor. 6 bölümlük bir sezon olarak yayınlanan dizinin orijinal dili İngilizce ve hedef kitlesinde uluslararası kitle de var. Yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını Karga Seven Pictures’ın kurucularından Emre Şahin’in (40, Takım: Mahalle Aşkına!) üstlendiği dizi, Osmanlı tarihine damgasını vurmuş bu efsanevi mücadeleyi Fatih Sultan Mehmet’in içsel yolculuğu, Konstantin’in bakış açısı ve halkın yaşadıkları gibi farklı bakış açılarından ele alarak farkını ortaya koyuyor, ancak prodüksiyonun gücü gerçekte yaşanan olayları yakalayamıyor.
STXtv ve Karga Seven Pictures ortak yapımı olarak yurtdışına da ulaştırılacağı defalarca belirtilen dizi, İstanbul’un fethinin olağanüstülüğünü, iki tarafın bakış açısına yer verip, gerçekleri kurguyla harmanlayarak anlatıyor. Ancak savaş sahneleri, özellikle geniş planlarda, iki taraf için de zorlu olan bu savaşın ihtişamına erişemiyor. Dizinin anlatıcılığını Charles Dance (Game of Thrones, Crown) üstleniyor ve Türkçe versiyonunda bu görevi Osmanlı tarihine odaklanan diğer dizilerde de izlediğimiz Halit Ergenç yerine getiriyor. Fatih Sultan Mehmet’i Cem Yiğit Üzümoğlu, Bizans Kralı Konstantin’i ise kadrodaki sınırlı yabancı isimlerden Tommaso Basili canlandırıyor. Orijinal dili İngilizce olmasına rağmen kadrosunun büyük çoğunluğu Türkiyeli oyunculardan oluşan dizide Fatih Sultan Mehmet’in üvey annesi Mara Hatun’a Tuba Büyüküstün hayat verirken, diğer oyuncular arasında Selim Bayraktar, Birkan Sokullu, Damla Sönmez gibi isimler yer alıyor. Aynı zamanda, dizinin belgesel ayağında Celal Şengör, Emrah Safa Gürkan ve Jason Goodwin gibi danışmanları var. Dizi, Fatih Sultan Mehmet’in henüz yirmili yaşlarının başındayken “Kızıl Elma” olarak anılan ve İslam dünyası için büyük önem teşkil eden Konstantinapolis’i fethederek Dünya tarihine yeni bir yön verme serüvenini anlatıyor.
Rise of Empires: Ottoman 1. Sezon: Destansı Olmaktan Uzak Savaş Sahneleri
İstanbul’un fethi tarihi anlamı çok büyük olan bir olay olduğu için tüm dünyada merak uyandıran, herkes için ilginç bir başarı. Tarihe yeni bir yön veren bu başarıyı herkese anlatıp, tüm dünyaya asıl kaynağından ve olayların gerçekleştiği yerden bilgi sunmak, oldukça önemli ve tabii ki ilgi çekici bir fikir. Üstelik, Rise of Empires: Ottoman bunu belgesel bir dizi olarak yapıyor. Dizi, Osmanlı’nın harem hayatı ve bu hikâyelerden doğan entrikalara değil de, tarih danışmanlarının da yardımıyla savaşa, adını tarihe altın harflerle yazdıran genç padişah Fatih Sultan Mehmet’in iç yolculuğuna ve tarihin en önemli kayıplarından birini veren Konstantin’e odaklanarak bugüne kadarki örneklerinden bir adım öne çıkıyor. Osmanlı’yı, Türklerle ve bütün tarihi olayların yaşandığı topraklar üzerinden daha derin yönleriyle yurtdışına anlatıyor. Bir yandan da yurtiçindeki izleyicilerine yeni bir bakış açısı sunuyor. Dizinin tarih danışmanlarının fikirlerine ve açıklamalarına yer verdiği kısımları ve kurgulanmış sahneleri her anlamda el ele hareket ediyor. Devamlılık, bazen tarih danışmanlarının kurgulanmış sahnelerin örnekleyeceği açıklamalarının ön plana çıkması, bazen de kurgulanmış sahnelerin bu açıklamalarla desteklenmesiyle paslaşarak sağlanıyor. Tarihe damgasını vuran bu olay, o zamanın gelmiş geçmiş en büyük toplarının dökülmesi, gemilerin karadan yürütülme kararı ve özellikle Fatih Sultan Mehmet’in Konstantinapolis’i almak konusundaki kararlılığı gibi destansı detaylar atlanmadan, hak ettikleri değer verilerek aktarılıyor. Böylece zaten efsanevi değeri yüksek bu olay, izleyiciye etkileyici bir dünya kurularak sunuluyor. Bu anlamda dizi, hikâyesini başarıyla işlemek yolundaki ilk adımını atıyor ancak kurgulanmış sahneler, gerçekte yaşananların ihtişamının altında eziliyor.
Fatih Sultan Mehmet, o zamanın Konstantinapolis’ine saldırmadan önce gelmiş geçmiş en büyük topları döktürdü, saldırı sırasında gemileri karadan yürüttü ve efsanevi bir zafer kazanmasını sağlayan güçlü bir orduya sahipti. Tarih danışmanlarının bu gerçekleri anlatan açıklamaları dizinin savaş anlatısı için beklentileri yükseltirken, savaş sahnelerinde, özellikle yakın planlarda ve Bizans Kralı için savaşan Cenevizli paralı asker Giovanni Giustiniani’nin (Birkan Sokullu) ordusunda görülen asker sayısı bu beklentileri karşılayamıyor. Yetersiz kalan savaş sahneleri müzikle desteklenmek istense de, bu tercih dizinin temposunu yükseltmek yerine düşürüyor ve belgesel yönünün, yani gerçeklerin daha fazla ön plana çıkmasını sağlıyor. Böylece, belgesel dizi türünün örneği olması planlanan dizi, kurmak istediği dengeyi sağlayamıyor. Türk tarihinin önemli bir dönemini, Türkiyeli oyuncularla anlattığı hâlde ana dil olarak İngilizce’yi tercih eden dizinin bu kararı, daha fazla kitleye ulaşmasına yardımcı olacak olsa da, hikâyenin otantik dokusunu ve yarattığı etkiyi zedeliyor. Çünkü, Osmanlı padişahının kendi veziri ve paşalarıyla kendi topraklarında İngilizce konuşuyor olması durumu hikâyeyle mantık çerçevesinde iç içe geçemiyor. Bir de, Bizans tarafından bir karakter olan Ana (Damla Sönmez), padişah ile Türkçe konuşmaya başladığında bu durum iyice yapay hâle geliyor. Gerçekte yaşanan olayların enteresanlığıyla hâlihazırda güçlü bir zemin üzerine kurulan anlatıya dizi, Giustiniani ve Bizans Kralı’nın kızı Theodora (İlayda Akdoğan) arasındaki ilişki gibi yan hikâyeler eklenmeye çabalıyor, ancak bu yan hikâyeler, izleyiciye başka şeyler sunmaktansa anlamsız kalıyor. Genel olarak hikâyenin dramatik etkisini arttırma amaçlı eklenen kurgulanmış birçok an, bu tür yan hikâyeler de olduğu gibi iyice sindirilerek yerleştirilmediği için etkileyici olmaktansa inanması güç ve gereksiz duruyor. Dolayısıyla dizinin kurgulanmış kısmı, hikâyeyi daha da ilginç ve akılda kalıcı bir hâle getirmektense gerçekleri örneklendirmek amacıyla var olan ve gerçeklerin etkisinden beslenen canlandırmalar olmaktan öteye gidemiyor.
Rise of Empires: Ottoman herkes için ilginç olan efsanevi bir olayı farklı bir bakış açısıyla anlatarak farklı bir dizi olarak karşımıza çıkıyor. Hedefine aldığı geniş kitleye hikâyeyi derinleştirilmiş ve farklı yönleriyle sunmayı amaçlıyor. Ancak, amaçlarını uygularken kurgulanmış kısımlarının iskeletini yeteri kadar güçlü inşa edemediği için yaşanmış olayların gerçek boyutuna erişemiyor.
Kaynak: ZEYNEP PINAR UÇAR – filmloverss.com