Kışın okurken içinizi ısıtacak kitaplar

Amin Maalouf – Afrikalı Leo

afrikalı leo-divamagazin

‘Afrikalı Leo’, gerçek bir yaşanmışlıklardan çıkarılmış bir yaşam öyküsü: “Bir berberin sünnet ettiği, bir Papanın vaftiz ettiği”  Hasan ibn Muhammed El-Vezzan Ez-Zeyyati alias nâmı diğer Giovanni Leone de Medici’nin, Leo Africanus yani Afrikalı Leo’nun öz yaşam öyküsü… Amin Maalouf, ilk romanında tarihsel ve uzun soluklu bir anlatım sunuyor.

Paulo Coelho – Akra’da Bulunan Elyazması

Akrada bulunan el yazması-divamagazin

Düşman onlardan çok daha üstündü ve ertesi sabah saldırıya geçecekti. Halkın çoğunluğu, yenileceklerini bildikleri halde, şehirde kalmayı seçti. O akşam, her yaştan kadınlı erkekli bir grup, Kıpti dedikleri Yunanlı’yı dinlemek için meydanda toplandı. Kıpti, hiçbir dine mensup değildi; sadece bütün duyduklarını, yarına aktarabilmek adına aklında tutmuştu. Kıpti, yalnızca içinde bulunduğu âna ve Moira denen varlığa inanırdı. “Yarından itibaren şu anda ahenk olarak gördüğümüz şey ahenksizliğe dönüşecek. Mutluluğun yerini matem alacak,” dedi Kıpti. “Şehrimizi talan edebilirler, ama burada öğrendiklerimizi silemezler. İşte bu yüzden ilmimizin surlarımız, evlerimiz ve sokaklarımızla aynı kaderi paylaşmasına izin veremeyiz… Peki ilim derken neyi kastediyorum? İlimle, gündelik yaşamın karşımıza çıkardığı zorlukların üstesinden gelerek hayatta kalmamızı sağlayan şeyi kastediyorum. Yarın bize neler olacağını kimse bilemez… Çünkü her günün iyisi ve kötüsü aynı gün içinde olup biter. Öyleyse dışarıdaki askerleri ve içinizdeki korkuyu unutun… Bizler şimdi, gündelik yaşamımızdan, yüzleşmek zorunda kaldığımız güçlüklerden bahsedeceğiz,” dedi Kıpti. Ve sevgiyi, kaybı, yenilgiyi, yalnızlığı sordular ona. Korkuyu, sadakati, cinselliği, geleceği ve kaderi; ona kendilerini nasıl bulacaklarını sordular. Hayatın içinden gelen, cevapları bin yıllar boyu değişmeden kalan soruları sordular ona. Düşmanları beklerken, halk bir meydanda toplandı ve sordu. Ve Kıpti, onlara cevap verdi..

Dostoyevski – Beyaz Geceler

beyaz geceler-divamagazin

Hikâyeyi anlatan platonik yalnızımız, Petersburg’un “beyaz geceler”inde sokaklarda dolaşırken, Nastenka adında bir genç kızla tanışır. Nastenka’da Hayalperest kadar yalnızdır. İkinci buluşmalarında aralarında bir dostluk doğar; Nastenka, Hayalperestimize, kendi yaşam öyküsünü anlatır: Âşık olduğu bir genç adam bir yıl sonra ona geri döneceğini söyleyerek Moskova’ya gitmiş, ama aradan bir yıl geçmesine karşın tek bir mektup bile yazmamıştır. Bu arada, Hayalperestimiz de Nastenka’ya vurulduğunu fark eder, ama duygularını gizlemek zorunda kalır.

Stefan Zweig – Bir Kadının Yaşamından 24 Saat

bir kadının yaşamından 24 saat-divamagazin

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, bir kadının içsel yolculuğu, kendi ile hesaplaşma, kendi çizgisinden dışarı çıkmayı düşsel bir yolla anlatır. Zweig, bu uzun öyküsünde bir tür yüzleşmeyi anlatır. Tutkuların ardından giden kadının öyküsünde onun sürüklenişinin ivmesinden söz ederken, yaşanan karşılaşma ânının bir insan ömründe ne tür kırılmalar yaşatabileceğini de gösterir.

Barış Bıçakçı – Bizim Büyük Çaresizliğimiz

bizim buyuk caresizligimiz-divamagazin

Ender ve Çetin iki yakın arkadaştır. Hayatlarına bir genç kız girerek kendileriyle yüzleşme, hatırlama ve hesaplaşma içine girerler.

Halil Cibran – Ermiş

halil cibran ermiş-divamagazin

“İnsan için tüm amaçlarını susuzluktan çatlamış dudaklara ve tüm yaşamı bir çeşmeye dönüştüren bir armağandan daha büyüğü yoktur kuşkusuz. Benim şerefim ve ödülüm işte bu armağanda yatıyor. Ne zaman içmek için çeşmeye gelsem, diri suyun kendisini susamış bulmamda…” Yıllar boyu kendisine yurt olan kentten ayrılırken, Ermiş’ten geride bıraktığı halka hitap etmesi istenir. Kent halkı ona aşk, evlilik, suç, ölüm, güzellik ve daha pek çok konuda sorular yöneltir. Aldıkları karşılık, hoşgörü ve sevginin biçimlendirdiği bir insan yaşamı üzerine hazine değerindeki öğütlerdir. Haklıyla haksızın, suçluyla suçsuzun, dimdik ayakta duranla düşmüşün aslında aynı insan olduğu bir yaşamdır bu…

Andre Maurois – İklimler

iklimler-divamagazin

Sahaflarda buldum bu romanın eski bir baskısını. Varlık Yayınları’ndan çıkmıştı. 1967 yılında, Tahsin Yücel çevirisiyle. Sayfalarını karıştırırken bir ithafla karşılaştım, şöyle diyordu: “Sevgilim, bu kitabı ilk defa on beş, bilemedin on altı yaşımda okudum. O kadar bayıldım ki, bir süre Odile oldum… Sonra kitap bir biçimde yok oldu. Unutmuştum. Geçen gün sahafta görünce bir heyecan, bir heyecan… Değişmemiş… Bence hâlâ en güzel aşk hikâyelerinden biri… Sana aldım”.

Okuduğumda, ithafı yazana hak verdim. Hakikaten okuduğum en güzel âşk hikâyelerinden biriydi. “Her an yeni bir hayat serilir önümüze”, “birdenbire gidişim sizi şaşırtmış olmalı” diyor ve “kaderlerimizle arzularımız hemen hiç bir zaman bağdaşmıyordu” diye bitiyordu kitap.

Helikopter’in ilk kitabı bu: Âşka âşık olanlar için tekrar yayınlıyoruz bu dünya güzeli kitabı, unutulmasın diye.

Charlotte Bronte – Jane Eyre

jane eyre-divamagazin

Charlotte Bronte’un kendi hayatından izler taşıyan eseri Jane Eyre, Romantizm akımının en net ortaya çıkaran bir başyapıt! Zorlu bir çocukluk geçirdikten sonra öğretmen olan Jane Eyre, Bay Rochester’ın malikanesinde mürebbiye olarak göreve başlar. Zamanla Bay Rochester ile Jane Eyre yakınlaşırlar, ama evlenmelerinin önünde ciddi bir engel vardır: Rochester’ın herkesten gizlenen akıl hastası eşi…

Alexandre Dumas – Kamelyalı Kadın

kamelyalı kadın-divamagazin

Gerçek bir aşkın dokunaklı bir hikayesi… Hukukçu olan Mösyö Armand Duval’in yolu bir gün kamelyalarıyla ünlenmiş Matmazel Marguerite Gautier ile kesişir. Armand bir hukukçu, Marguerite’in ise çiçeklerine sıradan bir ailenin bir aylık geçim kaynağını sarf edebilecek derecede sefahat içinde bir kadın oluşu, bu iki gencin birbirlerine ilgi duymalarını engellemez. Başından geçen onca şeye rağmen masumiyetini kaybetmeyen Marguerite, Armand Duval sayesinde hayatında ilk defa şefkati tanıyacak, karşılık beklemeden sevmenin ve sevilmenin güzelliğini tadacaktır.

Ivan Aleksandroviç – Oblomov

Oblomov-divamagazin

Tembelliği bir sanat haline getiren Oblomov, “lüzumsuz adam” tiplemesinin ölümsüz örneklerinden biri haline gelmiştir. Orta yaşlı toprak sahibi Oblomov işinden ayrılmış, tüm arkadaşlarını etrafından uzaklaştırmış, borca batmış ve tüm dünyevi işlerini yatağından görmeye başlamıştır. Her bir köşesi dökülmekte olan dairesinde kendisi kadar tembel uşağıyla birlikte kayıtsızlık içinde yaşayan bu miskin asilzade, değişime ayak direyerek işlevsizleşmiş bir sınıfın timsalidir. Rus toplumuna özgü bu tipleme Gonçarov’un kaleminden çıktığı günden beri toplumun içine karışmış, “Oblomovluk” sözcüğünü günlük dile kazandırmıştır. Oblomov, 19. yüzyıl sonunda bu açmaza giren toprak sahiplerinin güldürüsü olmakla kalmıyor, aynı zamanda mevcut sosyal düzenin acayipliklerini ve adaletsizliğini de ciddiyetle ama tatlı bir dille eleştiriyor.

Anthony Burgess-Otomatik Portakal

otomatik portakal-divamagazin

Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum…

Haruki Murakami – Rüzgarın Şarkısını Dinle

ruzgarin_sarkisi.indd

Aynı okuldan mezun olmuş mezun olan ve henüz 20’li yaşlarının başında olan iki arkadaşının diyalogları,birbirleriyle ilişkileri ve yaşamlarına dair ne hissettiklerine dair hisleri vurgulayan Haruki Murakami’nin ilk çarpıcı kitabıdır.

 Jose Mauro De Vasconcelos – Şeker portakalı

şeker portakalı-divamagazin

Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos’un başyapıtı Şeker Portakalı, “günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsünü anlatır.

Aziz Nesin-Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz

yaşar ne yaşar ne yaşamaz-divamagazin

Aziz Nesin Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ı önce radyo oyunu olarak yazdı. Kazandığı büyük başarı üstüne sahne oyunu haline getirdi. Israrlar üzerine senaryosunu yazdı; çoğu tiyatrocudan olduğu gibi, bu kez de filmciden telif hakkını alamadı. Bir haftalık gazetede çizgi romanı yayımlandı. Ardından televizyon senaryosunu yazdı. Okurların isteği, çevrenin baskısı artınca sonunda Yaşar Yaşamaz, şu an elinizde tuttuğunuz roman oldu.

Susanna Tamaro – Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

yüreğinin götürdüğü yere git-divamagazin

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, seksen yaşında bir büyükannenin uzaklardaki torununa yazdığı mektuplardan oluşur. Kitapta hem bir iç döküş, hem de bir bilgenin vasiyeti şeklindedir. Yaşlı büyükanne, bu mektuplarda, kendisinin ve kızının dokunaklı yaşamlarının gizli kalmış yönlerini açığa vururken kendi kendisiyle bir iç hesaplaşmayı da birlikte yürütüyor. Değişen gelenekler, altüst olmuş değerler karşısında hissettiklerini, torununa sevgiyle aktarmaya çalışan bu yaşlı kadın, gençliğinde yapmayı göze alamadığı şeyleri yapmasını torununa öğütlerken şöyle diyor: “Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yaptığımız yolculuktur; o özgün çağrıya kulak vermeli, yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz.”


Bir Cevap Yazın