Hayattan alınan gerçek hikayeleri beyaz perdeye taşıyan yapımları sizin için derledik.
Joachim Fest’in aynı adlı kitabından filme uyarlanmıştır. Filmde Kızıl Ordu Berlin’i kuşattıktan sonra yenilgiyi asla kabul etmeyen Hitler konu alınır. Artık Berlin’de ele geçirilmiştir ve bir sığınakta saklanan Hitler, son günlerinde Eva Braun ile kıydığı nikahtan sonra “Külümü bile ele geçirmelerini istemiyorum. Beni yakıp küllerimi savuracaksınız” diyerek asla düşmanlarına teslim olmayacağını net bir şekilde ifade etmiştir. Bunun üzerine askerler emre uyar. Hitler eşi ile birlikte sığınağın önünde yakılır. Çarpıcı diyaloglarla savaşın hırslı, onurlu mücadelesini işleyen; tarihten alınmış gerçek bir olay.
1956 yılının yaz ayında geçen filmde 23 yaşında olan genç bir delikanlı olan Colin Clark (Eddie Redmayne), Oxford’da okuduğu bölümü sinema sektörü uğruna terk eder ve kendisini bir anda o sırada çekimlerine başlanan “The Prince and the Showgirl” adlı filmin setinde en alt kademede bir asistan olarak bulur. Bu sırada bir şekilde, ünlü ve güzel yıldız Marilyn Monroe’yu bir hafta boyunca İngiliz sosyetesi ile tanıştırmak, gezdirmek ve eğlendirmek görevini üstleniyor. Bu sırada Marilyn ile ilgili gözlemlediği her şeyi not defterine kaydeden Clark’ın defteri daha sonralarda bulunuyor ve beyaz perdeye aktarılıyor. Bizzat Colin Clark’ın defterinden gerçek notlar ışığında uyarlanmış olan bu film, geçmişi yaşatıyor.
3- Amadeus
Filmde dünya müzikal tarihini derinden sarsmış deha Mozart’ın gündelik yaşamına odaklanılıyor. Gündelik yaşamında tutarsız davranışlar sergileyen ve dehasını bu şekilde göstermeye çalışan Mozart, dönemin bir diğer müzisyeni Antonio Salier’le değişik bir ilişki kurar. Antonio Salier, Mozart’a göre şüphesiz daha disiplinli ve mantıklıdır fakat Mozart kadar müziğin tanrısı olamamıştır. Film bu ikilinin ilişkisine de ışık tutmuştur.
4- Piyanist
Piyanist, İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan gerçek bir dramı konu alıyor. Polonyalı ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın anılarını anlattığı aynı isimli kitaptan beyaz perdeye uyarlanmıştır. Nazi işgali altındaki Polonya’da yaşamak gittikçe imkansızlaşmaktadır. Hayatta kalma mücadelesinde olan müzisyen, varoş mahalle aralarında kalır, aç kalır ve halkla beraber aşağılanır. Bir gün oradan başketin harabelerine sığınarak kaçma imkanı bulur. Film akıllara en çok şu replik ile kazınmıştır;
“– Lütfen ateş etmeyin ben Polonyalıyım.
+ Neden o zaman o lanet olası Alman paltosunu giyiyorsun ?
– Üşüyorum.”
Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, Oskar Schindler adlı bir Alman iş adamının 2. Dünya Savaşı sırasında Polonya’da kurduğu fabrikada 1100 Yahudi işçiyi çalıştırarak, onların hayatını kurtarmasını konu alıyor. Film şu replikleri ile ünlü;
“Düşünün. Çünkü henüz yasaklanmadı.”
“Yalanlarımız ortaya çıkmadıkça, hepimiz dürüstüz.”
“Öldürme yetkisine sahip olup da öldürmüyorsan güçlüsündür.”